İBN MEYMUNUN RESİMLERİNDE GENELLİKLE HAZARİK GÖZLER GÖRÜYORUZ, ÇAĞDAŞI HAZAR KRALI YUSUF OĞLU DAVİDİ İSPANYAYA GÖNDERİYOR TEVRAT EĞİTİMİ İÇİN BU ARADA İBN MEYMUNDAN DA DERSLER ALIYOR, YANİ HAZARYA İLE İLETİŞİM MEVCUT ACABA???
İbn Meymūn (d.
Kurtuba,
Endülüs
30 Mart
1135
– ö.
Fustat,
Mısır
13 Aralık
1204)
(
İbranice:
משֶׁה בֶּן מַימוֹן,
Mōšệ ben Mạymôn;
Arapça:
أَبُو عِمْرَانِ مُوسَى بْنُ عُبَيْدِ ﭐللهِ مَيْمُونُ ﭐلْقُرْطُبِيُّ
ﭐلإسْرَائِيلِيّ,
Ebū ʿİmrān Mūsà ibn ʿUbeydullāh ibn Meymūn
el-Ḳurṭubī el-İsrāʾīlī. Ayrıca
Yunanca:
Mωυσής Μαϊμονίδης,
Mōusḗs Maimonídēs; bunun
Latince
çeviriyazısı
Moses Maimonides ve
Orta
Çağ Latincesinde
Rabbi Moyses Ægyptius)
Musevî filozof,
hahambaşı,
yasa koyucu,
Talmud
bilgini ve vezaret tabibi. Musevî bilginler arasında
İkinci Musa
lakabı ya da rütbesiyle adının baş harflerinden oluşan
RaMBaM
(רמב"ם :
Rạbbī
Mōšệ
ben
Mạymôn) adıyla
bilinir. Orta Çağ'ın tartışmasız en önemli Yahudi düşünürüdür.
[5]
En önemlileri 14 ciltlik bir Musevî Kanun'u külliyatı
Mişna
Tora ve önemli bir Orta Çağ felsefe metni olan
Şaşkınlar Rehberi
(Delāletü 'l-Ḥāʾirīn/Mōrè Nəḇūḵīm) olan muhtelif eserler vermiştir.
Belki
Raşi
(Haham Trekaeli Šəlōmôh ben Yiṣḥāq) hariç hiçbir diğer Talmud sonrası
hahamı, Museviliğin terakkisinde onun kadar belirleyici olmamıştır. Bu
tesir, şu halk deyişinde hâlâ işitilebilir: "
Musa'dan
[peygamber] Musa'ya [ibn Meymun], başka Musa zuhur etmemiş" (bknz.
Tesniye,
XXXIV, 10). Felsefe tarihine etkisi de eş derecede önemlidir.
Spinoza dahil halefi birçok Musevî düşünür ve
Akinolu Thomas gibi Hıristiyan düşünürler felsefesinden
yararlanmıştır.
Hamursuz Bayramı arifesinde,
İbn Rüşd'ün de doğum yeri olan
Kurtuba'da doğdu. O
dönemler, Batı dünyasının en önemli entelektüel merkezlerinden biri olan
bu kentte ilk eğitimini
riyazi,
gökbilimci,
Talmud
şarihi,
Efsārü
'l-Ḫamse ve merasim kaideleri âlimi olan babası Haham Meymun ibn
Yusuf'tan aldı. İbn Meymun, sağlam bir
hahamlık
eğitiminin yanında, zamanında
İslam Altın Çağı Endülüs
ve
Mağrib'inde rahatça erişilen Yunan ve Arap
bilimlerinin zenginliğinden de istifade etti.
Kurtuba'nın 1148'de
Fas'tan gelen
ateşli
Muvahhidûn'un eline düşmesinin neticesinde
Musevilik ve
Hıristiyanlık yasaklanınca,
İber yarımadasında 12
sene kadar dolaştıktan sonra Meymun ailesi Fas şehrine yerleşti. Fakat
Endülüs'te olduğu gibi Fas'ta da infaz devam ettiği için, aile ancak
dostları şair ve İslam
ilahiyatçısı Ebū 'l-ʿArab ibn Me'īşe'nin iyi
niyetli yardımlarıyla kaçabildi. 18 Nisan 1165'te
Filistin'e
gitmek üzere Fas'tan ayrıldılar.
Akkâ'ya varıp
Kudüs
ve
El-Halil'e
hacca
gittiler, yalnız Museviliğin
Kutsal Topraklarda aldığı şekilden düşkırıklığına uğrayıp
Mısır'da,
Kahire'nin
"iki
sebt günü" güneyindeki
Fustat
kentine yerleştiler. Baba Meymun ibn Yusuf, 1166 yılında bu kentte öldü.
Musa'nın sarraflık yaparak aileyi destekleyen erkek kardeşi Davud da
Doğu Hint Adaları'na yaptığı bir seyahat
esnasında boğularak öldü. Böylece ailenin mali kaynaklarıyla Davud'a
teslim edilmiş olan ticari meval beraber yitti. Bir süre bu facianın
tesirinden kurtulamayan Musa, ardından
tıp
alanındaki çalışmalarına geri dönerek
Salahaddin Eyyubî'in
veziri olan El-Ḳaḍī el-Fāẓıl'ın şahsî tabipliğine kadar yükseldi.
El-Ḳıftī'nin
aktardığında göre, "
Askalân'da
Frenklerin Kralı"
Arslan Yürekli Rişar'ın
teklif ettiği benzer bir makamı geri çevirdi. Meymun ailesini Fas'ta
kurtardıktan yaklaşık 20 sene sonra, Ebū 'l-ʿArab ibn Me'īşe, Mısır'da
hür bir Musevî olarak yaşamını sürdüren Musa'yla tekrar karşılaşınca onu
İslam'dan sapmakla suçlayıp yetkili mercilere şikâyet etti. Bundan da
Meymun ailesinin Mısır'da Müslümanmış gibi yaşamak zorunda kaldıklarını
anlıyoruz. Fakat suçlamaları merciler tarafından geri çevirildi ve İbn
Meymun'a Mısır'daki bütün Musevî cemaatlerinin önderliği anlamına gelen
Nāgîd makamı
bahşedildi. İbn Meymun, son rahatsızlanmasına kadar hem tabip, hem de
Nāgîd sıfatıyla faaldi. Vefatıyla Fustat'ta gerek Musevî gerek
Müslümanların katılımıyla üç gün umumî yas tutuldu; Kudüs'te cenaze
merasimi ve umumi oruç tutuldu; büyük hahamın naaşı
Celile'nin
Taberiyye
kaziyesinde defnedildi.
Museviliği
Aristoteles felsefesiyle uyumlu hale getirmeye
çalışmış olan İbn Meymun, metafiziğin en yüksek insanî faaliyet türü
olduğunu, fakat bunun herkese açık olmadığını söylemiştir. Tanrı'nın ve
dünyanın doğasına ilişkin sağlam ve gerçek bir kavrayışa, yalnızca
felsefenin erişebileceğini öne süren İbn Meymun, Tanrı'nın varoluşunu
tümüyle Aristoteles'in koyduğu ilkelere dayanarak kanıtlamıştır.
"Kitab Tedbir el-Sıhhat" (Sağlığın Korunması Kitabı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder