12 Nisan 2015 Pazar

KARAYLAR VİDEO

1

Tarihin Arka Odası: Karaylar/Karay Türkleri/Karaim (Dr.Tülay Çulha-Yrd.Doç.Dr.Ali Ahmetbeyoğlu)



Özü-Türk:Karaylar/Karaim (Karay Türkleri) (1. ve 2. Bölüm)



Yaşayan Bellek 37. Bölüm: "İstanbul'daki Son Karaylar" (Karaimler)


1


Zaman Yolcusu Türklerin İzinde _ Karay/Karaim Türkleri _ Bölüm 22 _ 28 Eylül 2014


1

1
1
1
11
1

1
1
1
1
1
1
1
1
1

15 Haziran 2013 Cumartesi

KIRIM KARAİLERİ

Dini Araştırmalaı; Cilt: 7, s. 2ı, ss. 27-49. • 27
Türk Yahudiler: Kırım Karalleri
Durmuş ARIK'
ABSTRACT
Turkish Jews: Crimean Karaites
At present, due to histarical and geographical circumstances, other religions spread
among Turlcs who are mostly Muslim. Judaism, in which religious and ethnical identity
became identical after having acquired a national character in time, became, as well,
one of the religions recognized by same Turkish groups. Khazars constitute the main
example of Jewish Turkish people known in the history. Howeveı; they have adopted the
religious sect called "Karai.sm ·~ which emergedfrom Judai.sm, and sustained their ethnical
character along with their new religious beliefs. D esp i te the fact that the ir numbers are
low taday, Crimean Karaites have been partly seen as successors of Khazar culture and
Khazars, and moreoveı; the traces of Turkish culture have been maintaine.d in their
lives. A research on religious beliefs and ethnical characters of Crimean Karaites is
attributed crudal importance in point of Turkish religious and cultural history. In this
article, in addition to Karaism, the ethnical characters, beliefs, ceremonies, traditions
and characteri.stics which they inheritedfrom Turkish culture, of Crimean Karaites will
be discussed.
KEYWORDS: Turks, Judaism, Jews, Khazars, Karaism, Karaites, Crimea.
ı. Giriş
Çoğunluğu Müslüman olan Türkler arasında tarihi ve coğrafi şartlara bağlı
olarak başka dinler de yayılmıştır. Zaman içinde milli bir yapı kazanarak
dini ve etnik kimliğin adeta özdeş hale geldiği Yahudilik de bazı Türk gurupları
arasında kabul edilen dinlerden biri olmuştur.1 Tarihte Türk Yahudilerin
başlıca örneğini Hazarlar teşkil etmiştir. Ancak onlar Yahudilik içinde
ortaya çıkan "Karallik" mezhebini benimsemiş, etnik özelliklerini de yeni
dini inaruşlarıyla birlikte sürdürmüştür. Günümüzde sayılan az olmasına
Dr., Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Aııabilinı Dalı, arik@divinity.ankara.
edu.tr.
ı Günümüzde milli bir din hüviyetinde görünen Yahudilik eski dönemlerde evrensel nitelikteydi
ve kendisine mühtedi kabul etınekteydi. Bu bağlarnda Yemen Yahudileri, "Falaşa" adı
verilen Habeş Yahudileri, Hindistan Yahudileri gibi İsrailoğullarından olmayanlar Yahudiliğe
mensup olabiliyordu. İsrail asıllı olmayan ırklardan Yahudiliği benirnseme konusunda en
çok göze çarpan başta Hazarlar olmak üzere aralarında çeşitli Türk boylarının yer aldığı
Türk ırkı olmuştıır. (Bkz. S. Strizower, Exotic Jewish Communities, London-NewYork ı962;
Hikmet Tanyu, Türklerin Dini Tarihçesi, İstanbul ı998, 32; Şaban Kuzgun, Hazar ve Karay
Türkleri, Ankara ı 993, 34-40; ayrıca Yahudilik'te misyonerlik konusu için bkz. Kuzgun, 34-
40; Baki Adam, Yahudilik ve HristiyanlzkAçısmdan Diğer Dinler; İstanbul2002, 28-30).
28 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
rağmen Kırım Karalleri kısmen Hazarların ve Hazar kültürünün devamı niteliğinde
görülmüş, onların yaşamında Türk kültürünün izleri korunın uştur.
Bu bakımdan Kırım Karailerinin dini inanışlarının ve etnik özelliklerinin incelenmesi
Türk din ve kültür tarihi bakımından önem arz etmiştir. Bu makalede
Karailik yanında Kırım Karailerinin inaruşlan, törenleri, adetleri ve Türk
kültüründen taşıdığı özellikler ele alınacaktır.
2. Karailik
"Karaim" sözüyle ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Genel olarak
kabul edilen görüşe göre İbranice k-r-a sözünden türeyen "karait" (çoğulu:
karaim) sözü Arapça "kıraat'' ile aynı anlama gelmektedir. "Karaim" kelimesi
terim olarak, sözlü geleneği (Talmud) ve diğer Rabhani eserleri reddederek
öğretilerini Tevrat'a dayandıran bir Yahudi mezhebini belirtmektedir.
Karailer, Tevrat'ı çok okumalan ve ona büyük önem vermeleriyle dikkat çekmektedir.
Karalliği ifade etmek için "Bney Mikra", "Ba'le Mikra" (Kitab-ı
Mukaddes Çocuklan) sözü de kullanılmaktadır.2
Karai inancı bir mezhep hareketi olarak ortaya çıkmadan çok önceleri,
organize olmamış bir inanç olarak da bulunmuştur. M.S. VIII. yüzyılda, Sadukilik,
Essenilik, İseviyye, Yudganiyye gibi akımlardan ve İslam'dan çeşitli
hususlarda etkilenen Anan ben David bu inancın ilk kurucusu kabul edilmiştir.
3 Karailere göre Kral soyundan gelen Sadukilik mezhebine mensup dindar
bir kişi olan Anan ben David, Tevrat'ı eski devirdeki yüksek konumuna
çıkarmak istemiş, bunun için Tevrat'ın sözlü yorumu aleyhirıde bulunmaya
ve onu tamamen reddetmeye başlamış, fakat Ferisiler ona karşı çıkmıştır.
Ferisilerin hızla çağaldığını gören Anan ben David, Tevrat'ın tamamen ortadan
kalkacağından korkarak bütün taraftarlarından Ferisilerden ayrılmalarım
istemiş ve bu süreçte Karallik ortaya çıkmıştır.4
Anan ben David, yazdığı ve günümüze kısmen ulaşan "Sefer ha-Mitzvot''
(Farzlar Kitabı) adlı eserde, Talmud'u reddederek tüm öğretilerinde Tevrat'ı
ölçü aldığım ve Yahudilik'te dini otorite kabul ettiğini ifade etmiştir. Talmud'u
rabbiler tarafından yazılan ve düzmece bilgiler içeren bir kitap olarak
değerlendirdikleri için kabul etmeyen Karaller Tevrat'ı aniayıp yorumlamada
literalizmi (harfi harfine ?-nlama) ilke edinmişlerdir.5
2 Bkz. A. Harkavy, "Anan Ben David", The Jewish Encyclopedia, New York-London ı 904, I,
553; S. Poznanski, "Karaites", Encyclopedia of Religion and Ethics (ERE), Ed. J. Hastings,
New York ı95ı, III, 662; A.İ. Polkanov, Knmskiye Karafmı, Paris ı995, 20; Y.Kutluay, İslam
ve Yahudi Mezhepleri, İstanbul200ı, 257.
3 Bkz. A. Harkavy, "Karaites and Karaism",JE, New York-London, ı904, VII, 438; AL.Sachaı;A
History of The Jews, New Yor~ 1953, 162; Poznan.Sk~ 662; L. Nemoy, "Anan ben David': The
Encyclopedia ofReligion, (ER), Ed. M. Eliade, NewYork ı987, I, 26ı; Kuzgun, 202, 293.
4 Bkz. Sachaı; ı63; Poznanski, 663; L. Nemoy, "Karaites", ER, Ed. M. Eliade, NewYork ı987,
VIII, 254; Kutluay, 262-263.
5 Bkz. B.Z. Bokseı; "Karrutes",An Encyclopedia ofReligion, Ed. V.Ferm, New Jersey ı959, 4ı5;
Ş.Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara ı 998, 2ı2; Rabhani Yahudiliğin Tevrat ve Talmud'a
bakışına Karillerin tepkisi hakkında bkz. B. Adam, Yahudi Kaynaklanna Göre Tevrat, İstanbul200ı,
166-ı69.
DURMUŞ AR!K • 29
Anan'ın ortaya attığı kurallar, pratik hayata tatbikinin büyük bir zühd ve
takvayı gerektirmesi ve zor olması yüzünden uzun ömürlü olmamış, Kudüs'te
yaşayan küçük bir cemaat dışında fazla taraftar bulamamıştır. IX. yüzyıla
kadar "Ananiye" olarak adlandırılan bu dini hareket Anan'ın ölümünden
sonra, özellikle IX. yüzyılda yetişen önemli şahsiyetlerce geliştirilmiş ve asıl
Karailik kurulmuştur. 6 Aslında Karallik, yukanda da belirtildiği gibi, Yahudilik
içinde "Anti-Talmudist'' bütün düşünce ve akımların bir araya gelmesinden
oluşmuş ve zamanla Anan ben David tarafından temsil edilen bir
mezhep haline gelmiştir.
Rabbam Yahudilerce KaraTiiğin, Yahudiler arasındaki iç çekişmelerden ve
Anan ben David'in kişisel ihtiraslarından kaynaklandığı ileri sürülmüştür. 7
Bunun yanında Karallik, Doğu Musevileri arasında Orta Çağ İslam dünyasının
tesiri altında İslam'ın ortaya çıkışı ve geniş coğrafyalarda yayılmaya başlamasıyla,
aynı zamanda İslam dinamizminin etkisiyle, dogmatik ve kuru
kaideler içinde bunalan Talmudik görüşe tepki olarak meydana gelen bir
hareket olarak değerlendirilmiştir. 8 Karaller, Rabbam Yahudilerin tersine,
6 Bkz. Harkavy, "Karaites and Karaism", 438; Kutluay, 267. Bu dönemde öne çıkan Karru
alimleri arasında Benyarnin Nehavendi, Tahnud'a Anan'ın gösterdiği şiddetli muhalefeti
gösterernemiş ancak mezhebin yerleşmesi için çok şey yapiiUştır. Eserleri günümüze ulaşamamakla
birlikte kendisi Karru alimi ve filozofu olarak tanıniiUştır. İsmail el-Ukbarl, Meşvi
el-Baalbeki, Danyal b. Musael-Kumisi gibi alimleı; aralanndaki ferdi hukuk görüşleri üzerindeki
tartışmalan terk ederek çalışmalamu Tevrat üzerinde yoğunlaştıfiiilş, onlar da Talmud'a
cephe alınış, Mutezili ekolün etkisinde kalınıştır. (Bkz. Kutluay, 268-269; Karru bilim
adamlan ve edebiyatı hakkında bkz. Harkavy, "Karaites and Karaism", 439-443, 442; Poznanski,
662-672; Nemoy, "Karaites", 256-257; Kuzgun, 329-335).) Akhn otoritesini savunması
ile tanınan meşhur Karai tarihçisi Kirkisani Kitab al-Anvar va'l-Marakıb adh eserinde
Mütekellime ve Mu tezilenin görüşlerini mezhebine adapte etıniştir. Eserini İbrani harflerle
Arapça yazan Kirkisani Rab b ani Yalıudiliğin yanı sıra Karaılikten önceki Yalı u di mezheplerinin
eleştirisi ve analizi yanında birçok meseleyi ele alınış, Tanalı'tan misal ve delil vermekten
kaçilliiUŞ, konulara tamamen akli delillerle yaklaşmıştır. Kirkisani'nin eseri L. Nemoy tarafından
New York'ta ı 939'da Arap harfleriyle Arapça olarak yayınlanınıştır. (Bkz. Yakup al-Kirkisani,
Kitab al-Anvar va'l-Marakıh Code of Karaite Law, Ed. L.Nemoy, New York 1939-1940).
7 Kuzgun, 197.
8 Bkz. Z. Ankori, Karaitesin Byzantium, Jerusalem 1959, 3; Kutluay, 259; N. Slousch, "Les
Krimtchak Judeo-Tatars de la Criınee", Çev. H. Güngör, Türk Bodun Bilimi Araştırmaları,
Kayseri 1998, 259. Başlangıcından itibaren Karillerin Müslümanlarla yakın ilişkileri olmuştur.
Bu ilişkiler neticesinde Kariller İslam alimlerinin görüşlerinden etkilenrniştir. Bu
bağlamda Anan ben David Kelami görüşlerinden önemli ölçüde etkilendiği İslam'ın Mutezili
ekolünün öncüsü Vasıl b. Ata'nın çağdaşıdır ve Bağdat'ta bir arada bulunmuştur. Bu
durumu göz önünde bulunduran birçok Müslüman yazar Anan'ın çeşitli konularda V asıl b.
Ata'dan etkilendiğini ve Karffiliğin inanç ve uygulamalarında Mu tezile'nin etkisinin olduğunu
ileri sürmüştür. (Bkz. Polkanov, 97). Soııraki dönemlerde de Karru bilim adamlannın
Mu tezili tesirinde kaldığı belirtilmiştir. Bu etki sebebiyle Karaılik mezhebi Arap yazarlarca
"ehl el-adi v'et-tevhid" olarak nitelendirilıniştir. (Bkz. Poznanski, 666-669). Aynı zamanda
Anan'ın Ebu Hanife ile birlikte bir hapishanede bulunduğu, onun görüşlerinden etkilendiği,
sistemini kurarken geniş ölçüde Ebu Hanife'nin fı:kıhtaki metodundan faydalandığı ileri
sürülmüştür. (Bkz. Harkavy, "Karaites and Karaism", 439-441; Poznanski, 662-663, 666;.
Nemoy, "Anan ben David", 261-262; Kutluay, 260-261, 265). Karffiliği Şafii düşüncesinin
de etkilediği belirtilmiştir. (Bkz. LA Niazi, "Kariller: İslam Hukukunun Yalıudi Hukukuna
Etkisi", Çev. Talip Türcan, Tabula-Rasa, Isparta 2001, I, Sayı: 3, 227-238). Bu etkileşim
30 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
her araştırmacının Tevrat'ı kendi başına okuyup anlamını çıkarabileceğini
kabul etmiş, ortaya çıkan görüşün daha önceki Tevrat uzmanlarının görüşleri
ile aynı olmasını şart görmemiştir. Anan'ın kendisi takipçilerine, Kutsal
Kitabı iyice incelemelerini, kendi görüşlerine bel bağlamamalarını söylemiştir.
9 Kar~lilerin sahip olduğu inanışlar, törenler, yaşam tarzı ve Karıli cemaat
teşkilatı Yahudilik'te farklılık göstermiştir.
Karailiğin inanç esaslarını çeşitli zamanlarda bazı bilginler tespit etmiştir.
Bu esaslar arasında önemli farklılıklara rastlanmamıştır. Evamir-i A.şere'ye
(On Emir) büyük önem veren Kar~iğin benimsediği inanç esasları arasında
şu hususlar yer almıştır: Bütün varlıkları yaratan Allah'tır. O, illem
yaratılmadan önce vardı, yardımcısı yoktur. Bütün illem hadistir, sonradan
yaratılmıştır. Allah Musa'ya ve Tanalı'ta adı geçen diğer bütün peygamberlere
hitap etmiştir. Musa'nın koyduğu kanunlar haktır. Tevrat'ın dilini bilmek
dini bir görevdir. Kudüs'deki Ma bed dünya idarecisinin makamıdır. Mesih'in
gelmesi ve ileride yeniden dirilme ve hesap günü vardır. Bu hesaptan sonra
mükafat veya ceza hal<tır.ıo Karailil<te Hz. İsa ve Hz. Muhammed'in pey-'
gamberliklerine de inarulmıştır. Fakat bu iki peygamberin Hz. Musa'nın şeri-.
atına tabi oldukları, esas şeriat kitabının Tevrat olduğu, Kuran ve İncil'in
onun hükmünü kaldırmadığı kabul edilmiştir.ıı Ancak Leon Nemoy bu hususun
güvenilir bir delille desteklenmediğini belirtirken, ı 2 Harkavy, Kara-
Karai eserlerin ve Eski Ahid'deki bir dizi metaforun çevirilerinde İslam dini edebiyanndan
alıntılarla açıkla~ur. Karailecin İslam alemine yakınlığı ve mezhebin bazı prensiplerinin
İslam'dakilerle paralelliği sebebiyle zamanla İslam ülkelerindeki bazı Karıliler İsiarnı benimsenıiştir.
(Bkz. Harkavy, "Karaites and Karaism", 444; Kutluay, 270; Kuzgun, 226). İslami
bir muhitte ortaya çıkıp şekillendiği için Karailik İslam kültürlinden etkilennıiştir. Karailer
İslam kültürlinün etkisiyle mabedierini (kenesa) canıilere benzer biçimde inşa etmiş,
kenesanın zeminine mescitlerdeki gibi halılar sermiş ve Müslümanlara benzer biçimde mabedlerine
ayakkabısız girmiştir. Eski Kenesaların revaklarında ayakkabılar içirı özel nişler
yapılmıştır. Eskiden beri ibadetlerini Müslümanların yaptığı gibi diz çökerek ve çömelerek
yapan Kariller Müslümanlara benzer şekilde mabedierinde ağırbaşlılıkla, vakarla, büyük
bir hürmetle ve sessizce bulunmuş, saf tutarak ve cemaatle ibadetlerini icra etmiştir. (Polkanov,
98; M.S. Saraç, Religiya Krımskih Karayev, Paris 1996, 79).
9 Bkz. Sachaı; 163; Poznanski, 662.
lO Bkz. Poznanski, 668; Kutluay, 269; S. Şapşaloğlu, "Kırım Karai Türkleri", Türk Yılı, Ankara
1928, I, 582; Tanyu, 61-62; G.Tümer-A. Küçük, Dinler Tarih~ Ankara 1993, 211.
ll Bkz. Saraç, 33, 37; S. Şapşal, Karaimı i Çufut-Kale v Krımu, St. Petersburg 1895, 31; Kuzgun,
274; Ü.Günay-H. Güngöı; Türklerin Dini Tarihi, Ankara 1997, 209; Anan ve takipçileri
Hristiyanlıktaki "teslis"i, Hz. İsa'nın "Tanrının oğlu" olarak nitelendirilmesini reddetıniş,
onu mesilı ve peygamber olarak kabul etıniştir. (Bkz. S araç, 1 41). Bazı araştırmacılar Karailikte;
Hz. İsa'nın Hristiyanların, Hz. Muhammed'irı Müslümanların peygamberi olduğunun
kabul edildiğille ve bu inanç mensuplarının teveccühünün kazaruldığına dikkat çekmiştir.
(Kutluay, 264). Karailikte, Pavlus öncesi Hristiyanlık birYahudi mezhebi olarak görlilmüş,
Hz. İsa'nın dürlist ve dindar bir kişi olduğu, "Pavlus Hristiyanlığı"nın bir sapkınlık ve tarınnın
inkarı olduğu belirtilmiştir ki, bu durum onların Hz. İsa'ya bakışı konusunda daha net
bir fikir vermiştir. Kariller Hristiyanlık ve İslam'la iyi ilişkiler içinde bulunmasına rağmen
bazen onlara, diğer Rabhani yazarlar gibi şiddetle saldırmış, hatta Hz. Muharnmed'i kelime
oyunu yaparak "rasul" yerine "fasid" anlanıına gelen "pasül" sözüyle nitelendirmiş ve küçük
düşürmeye çalışmıştır. (Bkz: Kirkisani, II, 292 v.d.; Poznanski, 665).
12 Nemoy, "Anan Ben David", 262.
DURMUŞ ARlK • 31
ilikte, Hristiyanlann ve Müslümanların sempatisini kazanmak için bu iki peygambere
inanıyormuş gibi göründüklerini iddia et:ıniştirP
Karaülkte, belirtilen inanç esaslan benimsenmekle birlikte, Anan tarafından
konulan çeşitli kurallar bulunmaktadır. Bunlar arasında Şabat'ta ateş yakmamak,
yıkanmak, yataklarını yapmak dahil hiçbir iş yapmamak gibi yasaklar
mevcuttur. Ayrıca, mabede girileceği veya Tevrat okunacağı zaman iki el ve
ayağın yıkanması, suyun ve su kabının kutsal tanınması, şarap içenin veya
ayağında ayakkabı olan kimsenin kenesaya (Karauerin mabedi) girmesi ve
metinden Tevrat okunınası yasağı, sünnetin mutlaka çocuk doğduktan sekiz
gün içinde bir Musevi mürnin tarafından icra edilmesi, şifanın Tanrıdan beklenmesi,
diğer kutsal günlerde de yemek hazırlama işi hariç diğer işlerin yapılmasının
yasak olması, ondalığın yalnız ekin ve hayvanlardan değil ele geçen
her şeyden-madenler hariç- verilmesi gibi bir çok kural yer alır. 14
Karaller mabedierine "kenesa" adını verir. İlk kenesa Anan Ben David
tarafından Kudüs'te yaptırılmıştır. Halen kullanılmakta olan kenesanın mihrabı
Süleyman mabedirie dönüktür. Karauerin bu ilk mabedi ve diğer mabedleri
kısmen yerin altında inşa edilmiştir. İlk dönemlerde düşmanlannın
takibine maruz kaldıkları için böyle bir yapı tarzı gelişmiştir. Kenesalar Müslümanların
mescidi gibi halı ve kilimlerle döşelidir. Mabede girecek Karauer
ayakkabılarını çıkarmak suretiyle içeriye girebilir. Karallerin mabedlerinin
avlusunda şadırvanlar bulunur. Dışandan bakıldığında onları Müslüman
mabedlerinden ayırmanın zor olduğu belirtilir .ıs
Genellikle tarihi süreçte Karallerin diğer Yahudilerle ilişkileri sınırlı ölçülerde
kalmıştır. Yahudilerle evlilik yapmaktan çekinen Karaüer, Talmud'da
Rabbinizme yabancı herkese karşı kin öğütlendiğini ileri sürmüş, onlar arasında
her zaman kibir ve diğer halklara körü körüne bir düşmanlık beslendiğini
belirterek, Karauerin öğretilerinde buna benzer şeylere rastlanmayacağını
belirtmişlerdir. Rabbinizm ve Talmud'da yer alan yanlış düşüncelerin
tesirinden kaçınınalanndan dolayı Karaller diğer Yahudilerin fanatizmine katılmaınıştır.
16
Karailik mensuplan Mısır, Suriye, Anadolu, İran, Ermenistan, Kafkasya,
daha sonra ise Kuzey Afrika, İspanya, Türkistan, Çin, Hindistan, Mançurya,
Kırım ve Balkaniara dağılarak mezheplerini yaymak üzere yoğun propaganda
yapmıştır. Bu propaganda İsrail kökeniilere olduğu kadar diğer ırktan
insanlara da yapılmış, propaganda neticesinde değişik ırktan insanlar Karaüiği
benimsemiştir. 17 Rabhani Yahudiliğin yoğun baskısı nedeniyle Karailik
sınırlı ölçüde yayılmıştır. Günümüzde bu mezhebe mensup olanların büyük
çoğunluğu Türk asıllılardan oluşmuştur.
13 Harkavy, "Anan ben David", 554.
14 Bkz. Poznanski, 663; Kutluay, 266-267. Kar8iliğin diğer uygulaınaları hakkında geniş bilgi
için bkz. Strizoweı; 128-131.
ıs Şapşaloğlu, 580.
16 Polkanov, 81.
17 Bkz. Nemoy, "Karaites", 255; Kuzgun, 207-208.
32 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
3. Kırım Karaileri
Kınrn tarihin en eski devirlerinden beri Asya'dan Avrupa'ya doğru yapılan
göç ve ulaşırnın geçit noktası, aynı zamanda doğu ve batı arasında karşılıklı
kültürel ve ticari ilişkilere sahne olmuştur. Kınrn Tatarları ile birlikte Yahudiliğe
mensup Kınrnçaklar18 ve Kar8.iler de çok eski tarihlerden beri Kınrn'da
yerleşmiştir. Bunlar Kınrn tarihinde esaslı iz bırakmamakla birlikte Kınrn'daki
Türk varlığı ve kültürürıürı bir parçası sayılmıştır. Makalede konu edinilen
Kınrn Kar8.ileri son zamanlara kadar çoğunlukla Kınrn ve Kafkasya'da yaşayan,
Türkçe konuşan, Hz. Musa'ya ve Tevrat'a inanan bir topluluk olmuştur.
3.1. Kırım Karillerinin Tarihi Arka Planı
Kınrn Karailerinin Yahudilikle ilgisini ortaya koyabilmek için öncelikle
onların atalan olan Hazarlar'ın tarihi açıdan Yahudilikle irtibatırıın belirlenmesinde
yarar görülmüştür. Hazar Türkleri VII. yüzyılda doğudan gelen tazyilde
batıya doğru ilerleyerek Kınrnı, Kiyef eyaletini, kuzeyde Oka ile Don
nehirleri kaynaldarına kadar uzanan araziyi, yani bugürıkü Rusya'nın merkez
bölgelerini ele geçirmiştir. M.S. VI-XI. yüzyıllar arasında geniş bir coğrafyada
büyük bir imparatorluk kurmuş, çeşitli kavimleri ve kültürleri önemli
ı8 Kırım'da Türk kökenli Karanerden başka Türk kökenli Musevi Kınmçaldar da bulunur. Kınmçaldarla
Karıiller arasında mezhep farkı vardır. Karıiller Talmud'u reddedeı; ancak. Kınmçaldar
Talmudisttir. (Bkz. Günay-Güngöı; ı66; Harun Güngöı; "Kırım Notları", Türk Bodun
Bilimi Araştırma/an, Kayseri ı998, 256; K.A. Brook, Hazar Yahudileri,. Çev. İ.Tulçalı,
İstanbul 2005, 427-428). Kırımçaldar hakkında ı844 yılında Novorossiysk'in genel valisi
Vorontsov İç İşleri bakanlığına şu bilgileri verir: 'Kınmçaldai Yahudi-Talmudçulardır. Karasuhazar
şehrinde yaşarlar. Bunlar Kırım Rııs işgaline uğradıktan sonra Rusya tabüyetine
girmiştir. Atalaruıın adetlerini konırlaı; Tatar lehçesinde konuşurlar ve Kırım Tatarlan gibi
giyiniri er. Diğer YahudileriPolşa (Polonya Yahudileri) olarak isinılendirirler. Dini hükümleri
ve kitaplan aynı olsa da eski Yahudi dilindeki kitaplan okurlarken İspanyol telaffuzunu
muhafaza ederler. Buna göre mukaddes kitaplan Alman telaffuzunda okuyan Polonya Yahudilerinin
o kuyuşunu anlamazlar. Kırım Yahudileri sakin bir hayat yaşar, en ziyade zanaatkarlıkla
meşgul oluı; eyer yapaı; papak dikerler ... " (V.I. Filolenko, "Kınmçak Etüdleri", Çev.
H. Necefoğlu-AH. Bayat, Türk Kültürü, Atıkara ı992, XXX, Sayı:352, 475). Kırım'ın en eski
sakinlerinden olan Kınmçaldann Tatar diyalektiği yanında birçok eski Yunanca deyinıi
muhafaza ettiği, çeşitli inanı:şlara sahip olduğu, evlilik gerçekleştirirken horoz veya tavuk
kurban ettikleri, onlarda yeni evli bir hanımın bir hafta boyunca odasından hiç çıkmadığı,
kadınların kirliliği (aybaşı) ile- ilgili kuralların oldukça sert uygulandığı, hastalık halinde
Hristiyanlara ait "Topu! Manastın" yakınında bulunan su kaynağına (ayazma) başvurduğu
bildirilir. (Bkz. N. Slousch, "Les KrirntchakJudeo-Tatars de la Crimee", Çev. H.Güngöı; Türk
Bodun BilinıiAra.ştırmalan, Kayseri ı998, ss. 259-269). Kınının bütün şehirlerinde yaşayan
Kırırnçakların·merkezi daha çok Karasuhazar (şimdi Belegorsk), Sovyet hakimiyetinde ise
Sinıferepol olmuştur. IL Dünya savaşı sırasında (ı 94 ı- ı 945) Alman N azileri Kınmda kalan
Kırırnçaldann esas kütlesini kınruş, kurşuna dizmiş, ancak Tatar ya da Rus kimlik belgesi
olanlar kurtulabilmiştir. (Bkz. Filolenko, 47!3). Kınİnçak kültürü, Kırım Tatar kültürüne
benzer. Dansları, yemek tarifleri, giysileri ve evleri Tatar komşulan ile büyük benzerlik
taşır. Talmudist bir Türk-Yahudi topluluğu olan Kırımçaldar yüzyıllardan beri Rıısların yönetimi
altında kalınasma ve ibadetlerini İbranice yapmasına rağmen Türkçeyi unutmanıış,
gelenek ve göreneklerini muhafaza etmiştir. Sayılan hakkında tam bir bilgi edinemediğimiz
Kırımçaldar giirıümüzde Kınmda, Rusya' da, İsrail'de ve Amerika'da yaşamaktadır. (Bkz.
Kuzgun, 38; Brook, 427-428). ;
DURMUŞ ARIK • 33
ölçüde etkilemiş, Hazar Devleti yıkıldıktan sonra da nüfuzlan ve varlıklan
belli bir süre devam etmiş, onlann bir kısmı Avrupa'ya, bir kısmı da Asya'ya
doğru yayılmıştır.ı9
Hazar ülkesinde birçok din bir arada yaşamıştır. Hazar lar, ülkelerine ilahi
dinler gelmeden önce tek Tannlı Geleneksel Türk dininde iken Hristiyan,
Müslüman ve Yahudi kitlelerle temas ettikçe bu kitlelerin dinlerine ilgi duymaya
ve belirtilen dinleri kabul etmeye başiamıştır. Kaynaklar üç ilahi dinden
hangisinin Hazarlarca daha önce kabul edildiğini öğrenmeye imkan vermemiş,
ancak Hazarlar Yahudiliği büyük ihtimalle 750-790 yıllan arasında
kabul etmiştir. Hazarlar'ın Yahudiliği seçmeleriyle ilgili farklı görüşler öne
sürülmekle birlikte Kırım kökenli Karallerle Hazarlar arasındaki ilişkinin
varlığı Hazariann Karalliği benimsediğini göstermiştir.20
Hazar hükümdannın ve mensuplarının tamamen Yahudi oldukları, Bizanstan
kovulan Yahudilerin Hazarlan Yahudileştirdikleri bildirilmiştir. 21 İbn
Havkal Yahudiliğin yalnız Hazar kavminin değil, Hazar Devletinin resmi dini
olduğunu, Müslümanlara ve Hristiyanlara göre Yahudilerin sayısının azlığını
belirtmiştir.22 Bazı tarihçiler Hazariann Karailiği kabul ettiğini, Hazarların
son ağırlık merkezi olan Kırım'daki Karallerin Hazar Yahudileri ile irtibatını
göstermiş, 23 Yahudiliğin Hazar Hakanı Bulan tarafından kabulünde ve Hazarlar
arasında yayılmasında Anadolu'dan Sakaryalı Karru bilgini İshak Sangm'nin
öneınli rolüne dikkat çekmiştir.24
Bizans'tan gelerek Kırıın'a yerleşen ve Sulkat'ta ayrı bir cemaat olarak
yaşayan Karaller orada bulunan Hazar kökenli Karaı Türklerine bir Tevrat
19 Hazarlar hakkında geniş bilgi için bkz. M.İ.Artamanov, Hazar Tarih~ Çev. A Batuı; İstanbul
2004; A Koestler, Onüçüncü Kabile, Çev. B. Çorakçı, İstanbul 1984; R.S. Kar~eınsi, Hazar
Türkleri Avrupa Devle~ İstanbul 1934; Ş. Kuzgun, Hazar ve Karay Türkle~ Ankara 1993;
A.N.Kurat, "Doğu Avrupa Türk Kavinı ve Devletleri", Türk Dünyası El Kitabı, Ankara 1992,
175-186; K.A Brook, Hazar Yahudile~ Çev. İ. Tulçalı, İstanbul2005.
20 Bkz. V. V. Bartlıold, Orta Asya Türk Tarih~ Yayma Haz. H. Dağ, Ankara 2004, 61; Poznanski,
668; Koestleı; 11-14; Kuzgun, 130-136; A.T~ağıl, "Hazarlar", TDV İslam Ansiklopedis~ İstanbul
1998, XVII, ll 9.
21 Bkz. Şapşaloğlu, I, 587; Kar~emsi, 20; Günay-Güngör, 161-164. Bizans İmparatorluğunun
Yahudi karşıtı politikalan ve Yahudilerin Hristiyanlaştırılması için yaptığı baskılar hakkında
bkz. Brook, 199-200.
22 İbn Havkal, Kitabu Suretü'l-Arz, Leiden 1939, II, 390; Hazarlar arasında İslam ve Hristiyanlık
da yayılmıştır. Özellikle İslam Hazar devletinde VIII. yüzyılın ilk yansında kabul edilmiş
ve uzun süre bu devletin resmi dini olmuş, bu sebeple Hazarların tarilıte ilk Türk İslam
Devleti olabileceği ileri sürülmüştür. 965'de Hazar devleti yıkıldıktan sonra onların çoğunun
Müslüman olduğu bildirilmiştir. (Bkz. Tanyu, 36-43; Günay-Güngöı; 162). Hazar devletirlin
yıkılmasından sonra Hristiyan Hazarlar Ruslarla, Müslüman Hazarlar da KumanKıpçaklada
ve Hazar Denizi ile Kafkaslarda bulunan komşu halklarla kaynaşmıştır. (Bkz,.
Polkanov, 175).
23 Bkz. L. Rasonyi, Tarilıte Türklük, Ankara 1993, 116-117; Günay- Güngör, 161.
24 Bkz. Şapşaloğlu, 588; Kuzgun, 151-152. İshak Sangari Anadolu'da Sakarya çevresinden
çıkmıştır. Bu çevrede çok sayıda Karru yerleşmiştir. Sangari o zamanlar Hazariara tabi bulunan
Kınm'da ölmüştür. Kendisinin ve eşinin mezar taşı Bahçesaray yakınlarında Karru mezarlığında
XIX. yüzyılda bulunmuştur. (S. Şişman, "İstanbul Karaylan", Türk Kültürü, An·
kara 1971, X, Sayı: 110, 90).
34 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
hediye etmiş, halen Petrograd'da bulunan bu Tevrat'ın son sayfasına "Bu kitap
Hazar cemaatine hediye edilmiştir." şeklinde bir not yazllllfilardır. Buna
karşılık Kırun Karaileri de göçmen Karallere bir kazan hediye etmiştir. Karşılıklı
hediyeleşmede verilen Tevrat'taki "Hazar cemaatine" ifadesi günümüz
Kırım Karalleri ile Hazarların irtibatını ve Hazarların önemli bir kısmının
Kara! mezhebinde olduğunu göstermiştir.25 Hazar ülkesinde Karaı Yahudileri
ile beraber Talmudist Yahudiler de bulunmuş, ancak Karaller diğerlerine
göre çoğunluğu teşkil etmiştir.26 Ruslara X. yüzyılda İslam'ı öğretmek isteyen
Bulgar Türkleri olduğu gibi, Türk Hazarlar da Ruslar arasında Yahudiliği
yaymaya çalışnuştır. Yahudi Türk Hazarlar, Kiyef Prensini kendi dindaşları
arasına almak için Rusya'ya defalarca Hazar Yahudi misyoneri göndermiş
ancak başarılı olamanuştırP
Bizans'la üç asır iyi ilişkiler içinde bulunan Hazarlar onlarla akrabalık
bağları kurmuş ve Türk kültürüyle Bizans'ı çeşitli yönlerden etkilemiştir.2 8
Bizans zamanında Karaller İstanbul'da şimdiki Yenicami ve Mısırçarşısı taraflarında
yaşanuş, Rum muhitinde Türkçelerini kısmen kaybederek Rumca
görüşmeye başlanuştır. Osmanlılar döneminde ise Yenicami yapıldığında bu
Karailer Hasköy'e yerleştirilmiş ve haraçtan muaf tutulmuştur.29
Hazar hükümeti X. yüzyılın ikinci yansında parçalanmaya başladığında
Hazarlar Kırun'da ve o zamana kadar Hazar hükümetinin kuzey vilayetini
teşkil eden Litvanya'da toplanmıştır. M.S. 965 yılında Rusların Hazariara
saldırması ve büyük bir yenilgiye uğratması sonucunda Hazarlar Azak ve
Kırun taraflarında küçük bir devlet olarakikamete devam etrrüştir. Kırımda
varlığını devam ettiren Hazar Devletine, 1016-1019 yılları arasında Rus-Bizans
işbirliğiyle son Hazar Devleti Hakanının esir edilmesiyle son verilmiştir.
2S Bkz. Şapşaloğlu, I, S90-S91.
26 Bkz. Kuzgun, ısı, ı64-ı6S; Günay-Güngör; ı66.
27 Bkz. Karaşernsi, 2ı-22; Taşağıl, 117.
28 Bkz. Şapşaloğlu, I, S86; Karaşernsi, 24-2S; Tanyu, 37-38; Kuzgun, 83.
29 Karaşernsi, 28; XII. yüzyıl seyyahlanndan Tudelalı Benjamin Galata'run şimdiki Karaköy -
Karili Köyü- semtinde SOO Karllinin yaşadığını bildirmiştir. (T.Benjamin-R.Petachia, Ortaçağda
İki Yahudi Seyyahm Avrupa, Asya, Afrika Gözlemlert Çev. N. Aslantaş, İstanbul200ı,
43); I. Murat'ın 136l'de Edirne'yi fethiyle Edirne Karruierin ilim merkezi haline gelmiş,
Fatilı'in İstanbul'u fethiyle de Karruriğin merkezi İstanbul olmuştur. Fetilıten sonra Korfu,
Parga, Selanik, İzmit ve Kırım'dan çok sayıda Karili İstanbul'a göç etmiştir. Karruier İstanbul'un
değişik semtlerinde yerleşmiştir. İlk zamanlar Eminönü'de bir Karili cemaati bulunmuştur.
III. Mehmet'in arınesi Safiye Sultan ıS97'de Yeni Cami'yi Karruierin arsası üzerine
yapmıştır. Balat ve Fener semtlerinde de Karruier yaşamıştır. Fakat varlığını sürdürebilen
sadece Hasköydeki Karru cemaati olmuştur. Osmanlı Devleti'nin Şam, Kudüs gibi başka
yerlerinde de Karruier yaşamıştır. Osmanlı Devleti Karruierin Rabhani Yalıudilerle olan farklılıklarını
göz önünde bulundurarak, onlara "cemaatbaşı" seçme hakkı tanımış ve onian
ayrı kategoride değerlendinniştir. (Bkz. A.Hikmet Eroğlu, Osmanlı Devletinde Yahudiler, Ankara
1997, 83-86; ayrıca bkz. Şapşaloğlu, I, S84; Tanyu, S8). Kınm Karruieri ile İstanbul
Karruieri arasında yakm ilişkiler olmuş, İstanbul Karruierinin manevi ve kültürel yaşanıına
Kırım Karruieri büyiik katkıda bulunmuştur. (Bkz. Şişman, 90-96). Türk idaresinde Karaıreri
Rabhani Yalıudilere yaklaştırma hatta birleştirme çabaları olmuş, bu girişim İstanbul ve
Edirne de başarılı olamamışsa da Kahire'de önemli sayıda Karaİ Rabbinist öğretiye dönmüştür.
(Bkz. Poznanski, 669).
DURMUŞ ARIK • 35
Hazar Devleti yıkıldıktan sonra o bölgeye Kıpçak, Oğuz ve Peçenekler gelip
yerleşmiştir. Özellikle Kıpçaklar bu bölgeye iki yüzyıl hakim olmuş, daha
sonra Hazarların büyük çoğunluğu bu Kıpçak Türkleri ile kanşınış, onların
arasında erimiştir. Bu süre içinde büyük olasılıkla Kuman-Kıpçak lehçesi geniş
oranda Hazarların bakiyeleri arasında benirnsenmiştir. 30 Hazar Devletinin
yıkılmasından sonra iki yüzyıl Kıpçakların elinde kalan Hazar ülkesi
1229'da Sübidey idaresindeki Moğol ordusu tarafından istila edilmiştir.31
1237'de Batu Han bu bölgeye gelerek Saray şehrini inşa etmiş ve Altınordu
devletini kurarak bölgenin yönetimini ele geçirmiştir. Eski Hazar topraklarındaki
Moğol hakimiyeti XV. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. X. yüzyıldan
itibaren Kırımın Selçuklulada da ilişkisi olmuştur.32
Karaı Hazarların bir kısmı XIII. yüzyıldansonra Lehistan'ın kuzeyine çekilmiştir.
Avrupalılar XIV. yüzyıla kadar Kınm'a, Hazaristan demiştir. 1420'de
Algiray Kınm'da müstakil bir hükümet kurduğunda, Karai Türkleri Çift,
Menkup l,Te Solkat kalelerine çekilerek, Tatar devletine tabi olmuş, ileri gelenlerine
''Tarhanlık'' payesi verilmiştir. Bu Karallerden bazılan, Kınm devletinin
hizmetinde divan azalığı, dülbenttar ağalığı, vergi ve darphane eminliği,
maliye bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.33
Kınm 1783'te Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 1787'de Çariçe Katerina
Kınm'a gelmiş, Kınm Hanlığı döneminde önemli mevkide görev yapanlan
huzuruna toplamıştır. Karaı olan darphane emini "Benyamin Ağa" bu karşılaşmada
yakınlanyla Osmanlı ülkesine gitmelerine izin verilmesini istemiş,
ancak Katerina bu isteğe hem üzülmüş hem de kızmıştır. Kınm Karaileri
bundan sonra sekiz yıl her türlü hukuk ve imtiyazın dışında bırakılınıştır.
Karaller Petersburg'a bir heyet göndererek şikayet ve dileklerini bildirmiş, 8
· Haziran 1795'de Katerina Karru mezhebini ayrı bir "din" olarak tanımış, onlara
imtiyazlarla birlikte mülki ve askeıi önemli mevkilere geçmelerine izin
vermiştir. Karailere ayrıca Gözleve'de bir Mahkeme-i Şeriyye ve Ruhani Reisliği
verilmiştir.34 XVIII. yüzyılda Kınm, Polanya ve Litvanya'nın Rusya'ya
ilhakından sonra bu bölgede bulunan Karaller Rus tebaası olmuştur. Karaı
cemaati XIX. yüzyılda ise Rus İmparatoiluğuİıun ve Avrupa'nın çeşitli yerlerinde
yerleşmeye başlamış, yüzyılın sonunda St. Petersburg, Moskova, Odesa,
Harkov, Kişinev, Viyana, Varşova gibi Rusya'nın ve Avrupa'nın birçok büyük
şehrine dağılmış, varlığını sürdürnıüştür.
Rusya'daki Bolşevik ihtilali Karaileri önemli ölçüde etkilemiştir. Çok sayıda
Karaı ihtilalle birlikte Kınm'ı terk etmek zorunda kalmıştır. Komünizmin
bölgeye iyice yerleşmesinden sonra Kınm, Litvanya ve Polanya'da yaşayan
30 Bkz. Kuzgun, 65-68; 300. B ro ok, Hazar Devleti'nin yıkılmasının ardından Hazar Yahudilerinin
Macaristan, Romanya, Litvanya, Belarus, Polanya, Ukrayna, Türkiye, İspanya, Azerbaycan,
Kuzey Kafkasya, Rusya, Kazakistan, Orta Doğu'da ise Mısır ve Irak gibi çeşitli coğrafyalara
dağıldıklarını ortaya koymuştur. (Bkz. Brook, 303-343).
31 Z.V.Togan, "Hazarlar", İslamAnsiklopedis~ İstanbul 1964, V, 402; Tanyu, 39.
_ 32 Bkz. Kuzgun, 70, 88-90.
33 Bkz. Şapşaloğlu, I, 592-594; Karaşenısi, 43-45.
34 Bkz. Poznanski, 671; Şapşaloğlu, I, 594.
36 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
Karıliler ya Amerika'ya ya da Orta veya Batı Avrupa ülkelerine göç etmiştir.
IL Dünya savaşı sırasında çok sayıda Kara! Türkü başta Sibirya olmak üzere
Sovyetler Birliği'nin çeşitli yerlerine sürülmüştür.35 IL Dünya savaşı esnasında
Nazilerin yaptığı Yahudi katliamında Alman hükümetinin yaptırdığı
araştırınayla birçok Karaı, Yahudi-İsraili nüfus olarak görülmediğinden hayatta
kalabilmiştir. Ancak Karauerin bir kısmı Kızıl Ordu'da savaşa katılmış,
diğer bir kısmı da işgal edilen bölgelerde Almanlarla işbirliği yapmıştır. Savaş
sonrasında Doğu Avrupa'da Karalierin sayısı önemli derecede azalmış,
dini ve kültürel yaşamlarında ise durgunluk dönemi başlamıştır. Hemen he-
. men bütün mabedieri kapanmış, sünnet uygulaması durdurulnıuş, İbranice
ve Karalierin konuştuğu dili öğrenmede kötüleşme ve bozulma başlamış,
gençlerin din eğitimine dikkat gösteren kimse kalmamıştır. Bu yönde uygulamalar
1990 yılına kadar sürmüştür. Komünist sistemin çöküşüyle eski Sovyetler
Birliği'nde Karalierin dilli ve kültürel geleneklerinde de bir canlanma
olmuş, bu bağlamda kenesalar açılmaya, süreli yayınlar ve kitaplar yayımlanmaya
başlamış, Karru dilini öğrenmeye ve kullanmaya ilgi artmıştır.
3.2. Kırım Karailerinin Kökeni.
Kırım Karılllerinin kökeni Rus bilim çevresinde XIX. yüzyılın başlarında
incelenmeye başlanmış ve Kırım Karailerinin Türk oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Onlar eski Kırım halkının torunları ve Hazar kültürünün varisieri
kabul edilmiştir. Profesör Grigoriyev, Smirnov, Muhlinskiy gibi bilim adamlarının
araştırmaları sonucunda Kırım Karailerinin Samilikle hiçbir ilgisinin
olmadığı, aslen Türk oldukları tespit edilmiştir. Karalierin Türk kökenli olduğuna
ilk kez dikkatleri çeken Grigoriyev, 1876'da Petersburg'da basılan
"Rossiya i Aziya" (Rusya ve Asya) adlı eserinde, bu hususta fikrini ortaya
koyarak Karauerin kökeninin kesinlikle Türk olduğunu belirtmiştir.36 Bu
·sonuca, Kırım Karailerinin fizyolojilerinin İbrani tipine uymadığını ortaya
koyarak ve konuştuklan dil üzerindeki incelemeleri ile ulaşmış ve şunları
kaydetmiştir: "Rusya Karailerinin konuştuğu dil Tatar dilinin bir şivesidir, ki
bu dilde İbranice sözlerle bir kanşım da yoktur ... Onlar, eğer ataları İbrani
olsalardı atalarının dillerini konuşurlardı."37 Bu fikri destekler mahiyette
genellikle Yahudilerin hang! ülkede olursa olsun, İbranice'yi tamamen unutmadıklannı,
yaşadıkları ülkenin dilini konuşmak zorunda kalsalar da ona
İbrani bir karakter vererek konuştuklarını göz ardı etmemek gerekir. Şarkiyatçı
V. Smirnov da yaptığı araştırmalarda Grigoriyev'in Kırım Karauerinin
kökeni hakkındaki tezini destekleyecek bir sonuca ulaşmıştır. Tarihi, Iinguistik,
antropolojik ve etnegrafik malzemelere dayalı olarak araştırma yapanA.
Samoyloviç, İ.Yu. Kraçkovskiy, G.E Debets, S.A. Tokarev, V.A. Alekseyevgibi
bilim adamları da Kırun Karanerinin kökeninin Türk olduğunda birleşmiştir.
Daha sonra Karalierin Türk halkları arasında yer aldığıyla ilgili bilimsel neti-
35 Tanyu, 67; Kuzgun, 221-222.
36 Karaşeınsi, 45.
37 Şapşaloğlu, I, 596; Polkanov, 28-29.
DURMUŞ ARIK • 37
celer Sovyet Bilimler Akademisinin yayınlannda ve 1926 yılında yapılan nüfus
sayuru belgelerinde yerini almıştır.38 Kendisi Musevi olan Weisenberg Kınm'a
ait hazırladığı "Antropoloji" adlı eserinde bunu teyit etrniştir.39 Şapşaloğlu
bütün Karıilleti üç gurupta değerlendirmiş ve bunlann etnik kökenierini
de belirlemiştir. Buna göre; 1- Osmanlı Devleti'nin eski sınırlan içinde
bulunan (Kudüs, Mısır, İstanbul, vd.) Karıiller İsrailidir. 2- Eski Rusyaİmparatorluğıındakilerle
Galiçya'da yerleşmiş olan Karıiller (Kınm Muhacirleri,
Karıill.er) Hazarlarm torunlan olup, Türktürler. 3-Kuban Kazaklan Karıilleriyle
Astrahan çevresindeki Karıiller Slav kökenlidir.40 Polkanovve Saraç ise
·Kırım Karailerinin diğer coğrafyalarda (Mısır, Etyopya, Kafkaslar v.s.) bulunan
Karailerle etnik açıdan bir yakınlığının bulunmadığını ve yalnızca dini
inanış bakımından ortaklıklannın olduğıınu bildirmiştir.41
Hazarlar XI. yüzyılın birinci yarısında güçlerini kaybetmeye başlayınca
Dnyeper üzerindeki güney steplerine Kuman-Kıpçak olarak bilinen yeni bir
Türk halkı gelmiş ve muhtemelen Kuman-Kıpçaklar Hazar halkının bakiyelerini
kendine katmıştır. Bu Kuman-Kıpçak toplumu arasında eriyen Kara1
inancındaki Hazarlar, daha önce çok az da olsa Kumanlar arasında yayılmış
olan Karıilliğin de tesiri ile Kuman-Kıpçak Karaileri ile kaynaşmıştır. KumanKıpçak
ve Hazar Karailerinin meydana getirmiş olduğu bu yeni toplulukta
büyük çoğunluğu Hazarlar teşkil etmiştir. Bu toplululc gün geçtikçe daha da
bütünleşmiş, dinl bakımdan "Karru" inancına mensup olan "Kuman-Kıpçak"
ve "Hazar''lar için etnik açıdan da "Kara!" adı kullanılmaya başlanınıştır.42
Kırım Karıillerinden bir gurup XIV-XV. yüzyıllarda Litvanya ve Polanya'ya
göç ederek yerleşmiştir. Yapılan araştırmalar ve değerlendirmeler Doğu Avrupa'
da yaşayan Karıillerin Türk olduğu, onlann dil, kültür, örf, adet, karakter
ve tip olarak tamamen Türk özellikleri taşıdığını göstermiştir. Sayılan
tam olarak belirlenemeyen Karailer, günümüzde Kırımda, Litvanya'da, Polonya'da,
İsrail'de, Türldye'de, Rusya'da ve Amerika'da yaşamını sürdürmektedir.
43
38 Polkanov, 29-30.
39 Polkanov, 14-15; Karaşemsi, 46.
40 Şapşaloğlu, I, 610.
41 Polkanov, 15-16; Saraç, 115.
42 Bkz. Artamanov, 575; Şapşaloğlu, I, 608-610; Şişman, 91, Kuzgun, 162; Kuman-Kıpçak ve
Hazar kanşımından meydana gelen Kınm Karailerinin Bizans Karailerinin uzantısı gibi göstermeye.
çalışan Z. Ankori Kınm Karailerinin Türk kökenli olduklarını reddetmiş, bu göriişünü,
Kınm Karailerinin eskiden Rumca konuştuklaruıı, sonradan Türkçeyi öğrendiklerini
ileri sürerek tutarsız biçimde temellendirmeye çalışmıştır. (Bkz. Ankori, 58-63); Kınm Karailerinin
elinde XIII. yüzyıldan kalma bir Tevrat bulunmuştur. Karai Türkçesi ile yazılmış
olan bu Tevrat'ta Rumca kelimeler hemen hemen hiç yokt:u:ı; İbranice kelimeler de oldukça
azdır. Kuzgun, bu toplum Bizans'tan gelen Karai göçmenlerin uzantısı olsaydı, onların da
İstanbul Karaileri gibi Rumca bileceklerini, Tevratlarırun Türkçe değil İbranice olacağıru ve
bu kitabı Tercüme etıneye de ilıtiyaç duymayacaklarını belirterek Kınm Karailerinin Türk
asıllı olduklarını ıspatlamakta, Ankeri'nin tezini çüriitınektedir. (Bkz. Kuzgun, 300-301).
43 1991'de Doğu Avrupa Karai cemaatlerinin tespit edilen sayısı şöyledir: Polanya'da 154,
Litvanya'da 280, Moskova'da 100'den fazla, Kınm'da 800 Karai bulunmaktadır. Sağlıklı
istatistiki bir araştırma bulunmamasına rağmen Karailerlu genel olarak toplam sayısının 30
38 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
3.3. Kırım Karanerinin Dili
Kırım Karallerinin dil özellikleri de onların etnik kökeni hakkında önemli
fikir vermektedir. Türkçe konuşan Kırım Karallerinin Hazarların torunları
olduğunu ileri süren Artamanov, Karallerin Hazar kökenli olduklannı gösteren
yegane delil olarak Kıpçak-Oğuz lehçesine yakın bir dil konuşmalanın
göstermektedir. Bu noktadan hareketle Hazar Karallerinin dinlerini muhafaza
ederek Kıpçaklarla kaynaştıklannı ileri sürrnektedir.44 . Polkanov ise Kırım
Karallerinin ataları arasında Hazarların ve Kuman-Kıpçakların bulunduğunu
belirtmekte, dilbilimcilerin verilerine dayanarak Kara! Türkçesinin
Kuman-Kıpçak diline yakın olduğunu ancak l:iu dille özdeşleştirilemeyeceğini
ortaya koyrnaktadır.45 Bunun yanında Kırım Karalleri, akrabaları olan
Kırım Tatarlan ile irtibatlannı sürdürdüğü için dil ve diğer özelikleri bakırnından
onlara benzemektedir. Dilcilerin tasnifine göre Karallerin dili Kıpçakça'dan
biraz farklıdır ve Kıpçakça'nın bir koludur. Günümüz Kara! Türkçesinde
Kıpçakça hakim olmakla birlikte Hazarların konuştuğu Lir lehçesinden
sözler de yer almaktadır. Karallerin konuştuğu şivenin diğer KurnanKıpçak
guruplarından farklı olması Hazarların kullandığı Lir lehçesinin Kuman-
Kıpçakça'ya karışmasından kaynaklanmaktadır.
Dilcilerimiz için zengin bir kaynak olan Karallerin dilinde dini terrninoloji
dışında İbranice kelimeler bulunmamaktadır. Menkup, Solkat ve Çiftkale
mezarlıklarında bulunan taşlardaki Karai adları arasında: Ak Bike, Ay
Tulu, Mamok, Beylik, Hanke, Altınkız, Severgelin, Biy Aha, Tonbul, Yalpacık,
Sağdakçı, Çabak gibi Türkçe aile adiarına rastlanmaktadır. Aynı şekilde
ay ve gün adlarının batı Türkleri arasında, saf bir biçimde yalnızca Karallerde
kaldığı görülmektedir. Diğer Türk topluluklannda kullanılan "12
Hayvanlı Türk Takvirni"ne Kırım Karallerinde de rastlanrnakta ve yıllar şu
adlarla gösterilmektedir: ı. Sıçkan (Sıçan), 2. Sığır, 3. Pars, 4. Koyın (Tavşan),
5. Uluv (Ejder), 6. Yılın (Yılan), 7. Yılki (At), S .. Koyun, 9. Meçi (Maymun),
10. Tavuk, ll. İt, 12. Kaban (Domuz). Yılbaşını Nisan'dan başlatan
ve onlar arasında kullanılan ay adları şöyledir: Koralay (Nisan), Başkuskan
(Mayıs), Yaz Ayı (Haziran), Olağ Ay (Temmuz- Birinci yüzyılda Orta
Asya Türkleri "Olak Ay'' derlerdi.), Çürük Ay, (Ağustos), Ayroksu Ay (Eylül),
Göz Ayı (Ekim), Sağuro Ayı (Kasım), Kış Ayı (Aralık), Kara Kış (Ocalc),
SuyunçAyı (Şubat), Artı Arık (Mart). Karaller arasında kullanılan gün adlan
da orijinalliğini korurnaktadır: Şabat günü (Cumartesi), Yedeh kün
(Pazar), Yedeh baş kün (Pazartesi), Orta kün (Salı), Kan kün (Çarşamba),
Kiçi eyne kün (Perşembe), Eyne kün (Cuma).46 Cumartesi gününü belirtbin
civarında olduğu tahmin edilmektedir. Diğer Yahudilerden ayn bir gurup olarak kendi
mabedieri bulunan KarMler yoğun olarak İsrail'de, küçük guruplar halinde de Kırun, Polonya,
Litvanya, Rusya, Türkiye, ABD, Fransa ve diğer bazı ülkelerde yaşamaktadır. (Bkz. M.Kizilov,
"Karaites and Karaism: Recent Developments", http:/ /www.cesnur.org/2003/vil2-
003 kizilov.htm, 26.03.2005).
44 Bkz . .Artamanov, 574-575.
45 Bkz. Polkanov, 140-141.
46 Polkanov, 117-119; Şapşaloğlu, I, 597-599; Karaşemsi, 54-54. Polkanov, eserinde KaraueDURMUŞ
ARlK • 39
rnek üzere aslı İbranice ve Tevrat'tan alınmış olan "Şabat'' sözü dışında bu
adlar Türkçedir.
Karaller tarafından XIII. yüzyılda Karili Türkçesi ile yazılan Tevrat Türkçenin
en saf örneklerinden biri olmuştur. Daha sonraki yüzyıllarda yapılan Türkçe
Tevrat çevirilerinde yabancı sözler artmış ve dil eski saflığını kısmen kaybetroiştirY
Karili Türklerinin Türkçe edebiyat eserleri yanında dikkat çeken masalları,
türküleri ve halk edebiyatı vardır. Karili Türkçesi ile yazılı Tevrat ve
diğer ürünler Kırım Karailerinin dili hakkında önemli bir fikir vermekte, Türkçe
konuşan Karallerin Türk soyundan geldiklerini göstermektedir.
3.4. Kırım Karanerinin Kültürel Özelliideri
Kırım Karailerinin yaşam tarzı, ahlaki özellikleri, gelenekleri, allevi ilişkileri,
sanat gibi maddi ve manevi kültür alanında diğer akrabalarıyla (Tatarlarla)
birçok ortaklıkları vardır. Seyyahlar ve bazı araştırmacılar XIX. yüzyılda
Kara.Ilerin dış görürıümü, dil, yaşam tarzı ve ahlaki yapı itibariyle Tatarlardan
ayırt edilemediklerini bildirir. Karaller diğer Tatarlarla ev mefruşatı
bakımından ortak özelliklere sahiptir. Karallerin odaları büyük dikdörtgen
şeklindedir. Odanın duvarları yüksek olmayan divanlarla, divanlar da, üzerine
halı örtülen şiltelerle döşelidir. Divan üzerinde duvar boyunca pahalı
ipek ya da yürı kumaştan yapılınış kare şeklinde yastıklar yerleştirilir. Bu
yastıklara onlar "çatına yastık" adını verir. Gündüzleri bu döşeme divan,
geceleri ise yatak görevini icra eder:, özel yatakları yoktur. Divanların üzerine
bağdaş kurarak otururlar. Odanın ortasında "tırkı" adını verdikleri küçük
yuvarlak bir masa bulunur. Bunun çevresinde bağdaş kurup otururlar, "sini"
adını verdikleri bir bakır tepsi üzerine sofra kurarlar ve yemeklerini yerler.
Ayrı tabakları yoktur. Ev içindeki bu döşeme ve yaşam tarzı diğer Tatarlarla
ortaktır.48 Aslında genel olarak bu tip biryaşam tarzı bütün doğu halklarında,
özellilde de Türk halklarında yaygındır. Tatarlarla Karailetin yaşam tarzındaki
dış görürlüşler ortak gelenelde, çok. eski tarihlere uzanan göçebe
yaşam şeldiyle ve kavim olarak bir kökten gelmelde açıklanabilir.
V. Kondaravki 1875'de yazdığı "Universal'noye opisanoye Kınına" adlı
eserinde Karailerle ilgili şunları kaydeder: "Onlar VII. yüzyıldan beri Kırımda
bulunan Türk kökenli Hazarların soyundandır ... Karaller Tatarları oldukça
çok sever:, düşünceleri ve ticari bakımdan güvenilir kişilikleri birbirine
rin gün, ay ve yıl için kullandığı Türkçe adlar yanında öteden beri kullanılan çok sayıda
erkek ve kadın şahıs adlarının ve soyadlarının listesini vermiştir. Bu adların Kırgız, Kazak,
Kırını Tatarlan, Karaçay-Balkaı; Başkurt, Türkmen, Altay, Gagauz ve diğer Türk toplulukla
·rındakilerle büyük oranda ortak olduğunu göstermiştir. Ancak tarihi süreçte Müslüman
toplumlarla etkileşimin bir sonucu olarak Arapça ve Farsça adiara ve sözlere dikkat çekmiştir.
(Bkz. Polkanov, 121-125, 135-139).
47 Şapşaloğlu, I, 596; Kuzgun, 265. Karru Türkçesi ile yapılan Tevrat çevirisinin ilk baskısı
1835'de İstanbul'da, ikincisi 1848'de Gözleve'de yapılmıştır. Sadece Televin kısmının Karru
Türkçesiyle çevirisi ise 1889'da Vilno'da basılmıştır. (Bkz. Kuzgun, 327). Karru Türkçesi ile
yazılmış Tevrat'tan örnekler için bkz. Şapşaloğlu, I, 601-602; Kıızgun, 325-326.
48 Polkanov, 34.
40 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
benzer. Coşkuyla onlann şarkılannı söyler, hikayelerini anlatırlar. Onlann
ev yaşamlan dikkatle incelendiğinde, kadınlannın ve kızlanruh yabancı erkeklerle
konuşmasına izin vermedikleri görülür. .. Kısacası KaraıJ.er bütün
Tatar adetlerini taklit ederler. Onlarda kesinlikle aile reisine itaat edilmesi
ve bütün ev işlerinin yapılması gerekir ... Bu halkın sahip olduğu yaşam tarzı,
Tatarların adetlerini, kap-kacaklannı, mefruşatını, giysilerini ve yemeklerini
hatırlatır ... "49 Araştırmacılar Kırım Karallerinin kadınlan hakkında, onlann
çocukluktan beri babalannın ya da büyük ağabeylerinin, evlendiklerinde ise
kocalannın idaresinde bulunduğunu ... Tatar kadınlan gibi onlann da yabancı
erkeklerden sakındıklannı, sokaklarda yüzleri açık dolaşmadıklannı,
okur-yazarlannın azlığını, kızlannı i 1-13 yaş gibi erken yaşta evlendirdiklerini
ve eş seçiminin ebeveyne bağlı olduğunu kaydederler. Ayrıca Kırım Karallerinin
evlerinin, evlerindeki döşeme ve eşyaların ayrıntılarına kadar Tatarlannkiyle
ortak olduğunu ifade ederler.50 Tatar ve KaraıJ.erdeki bu ortaklıkIann
onlar arasındaki ortak köken ve gelenek birliğinden kaynaklandığı görülür.
Yalnızca Kırımın diğer sal<inlerinin değil, Kırıma seyahat gerçekleştiren
seyyahların ve resmi dokümanlann KaraıJ.erin ahlaki özellikleri hakkında
verdiği bilgiler, onlann namuslu, sözlerine bağlı, dürüst, ınisafirperver, komşulanyla
iyi ilişkiler kuran, çalışkan, neşeli, banş sever ve yüksek ahlaki karaktere
sahip kimseler olduklannı göstermiştir. Ayrıca onlar herhangi bir
suç işlemeıniştir. Bu özelliklerinden dolayı Rus hükümeti daima KaraıJ.eri
diğer Yahudilerden farklı görerek onlara özel hak ve imtiyazlar tanııruştır.51
Kırım Karalleri daha çok tanmla meşgul olmalarıyla tanınmıştır. İhtilal
öncesine kadar kırsal alanda yaşayanlar yaygın olarak üzüm yetiştiriciliği
yapmıştır. Hatta şehirli Karaller şehre yalan yerlerde küçük de olsa bir bahçeye
ya da üzüm bağına sahip olmale istemiştir. Şehirli KaraıJ.er meslek açısından
diğer milletlerle karşılaştırıldığında onlar arasında öğretmen, bürokrat,
asker, avukat, mühendis, doktor, tarım uzmanı, devlet memuru gibi çok
sayıda entelektüelin yetiştiği görülmüştür. Onlardan bazılan zanaatkar, sanayici
ve tüccar olarak ün salmış, onlar arasında deri işlemeciliği zanaatı
yaygın olmuş, "yaymacı" adı altında, gerekli ev eşyalannı ve giyim-kuşam
malzemelerini satan gezici tüccarlar bulunmuştur. Bahçesaray ve Karasu
pazarında günümüze kadar çök sayıda Tatar bu işle meşgul olmuştur .sı Karili
kültür materyallerinin en önemlilerinden birisi "talki" denilen bir alet olmuştur.
Geçmişte Hazarlar tarafından kullanılan bu alet Karailer'de hamur
yoğurmalc için kullanılmış ve günümüzde de Karaçaylar tarafından kullanılmaya
devam edilmiştir.
Kara! yemekleri de tarz ve isim olarak Türk karakteri göstermektedir.
Katlama (peynir çöreği), yayma (normal çörek), kıyma, yaymaç (pasta), umaç
49 Polkanov, 32-33.
SO Bkz. Polkanov, 33.
SI Bkz. Polkanov, 38-41; Şapşai, 8.
S2 Bkz. Polkanov, 43-46.
DURMUŞ ARIK • 41
C un çorbası), tutmaç (makarna), kibin (içine çiğ et konulduktan sonra ateşte
pişirilen yuvarlak çörek) gibi bütün Karru yemekleri Türk özellikleri taşımaktadır.
Karailer sonbaharda et hazırlamakta, koyun etini ince dilimler
halinde kesmekte ve fırınlarda kurutmaktadırlar. Bu kuru et hazırlama işi de
Karanerin Hazar kökenli olduklarını göstermektedir. Çünkü yaz aylarında
b(}zkırlara giden Hazarlar orada birçok kış yiyeceği ile birlikte özellikle kuru
et hazırlaı; şehre geri döndükten sonra kış boyunca hazırladıkları yiyecekleri
tüketirlerdi.53 Kırım Karailerinirı sahip olduğu bütün bu kültür özellikleri
onların Hazarlarla akrabalığını göstermesi açısından önemli veriler sayılmaktadır.
3.5. Kırım Karanerinin inanışları
Kırım Karailerinin inanışlarını Yahudilik içerikli inanışlar ve geleneksel
Türk dini inanışlarının bakiyeleri şeklinde incelemek mümkündür. Ancak
bazı inanışlarda her iki inanışın iç içe girdiği görülmekte, bu tür inanışlarda
kesin bir ayrım yoluna gidilmemektedir.
Kırım Karallerinin inanışlarının bir bölümünü Yahudilik içerikli inanışlar
oluşturur ve bu inanışlar nesilden nesile daha çok sözlü olarak aktarılır. İnanç
ve ibadet esasları bakımından temel prensiplerde diğer Karanere benzeyen
Kırım Karallerinin onlardan farklı olduğu bazı noktalar da vardır. İnanç yönünden
diğer Karaner gibi Talmud'a muhalif olan Kırım Karalleri Tevrat'ı
şeriatın tek kaynağı ve Hz. Musa'yı en büyük peygamber olarak kabul eder.
Hz. İsa ve Hz. Muhammed hakkındaki görüşleri diğer Karailerle aynıdır. ibadetlerini
sabah ve akşam olmak üzere iki defa yaparlar. Ancak Karili Türklerinde
bu ibadetlerin ve duaların yapılış şeldi ve biçimi diğer Karanerden biraz
farklıdır. Karili Türkleri ibadetlerinin büyük bir kısmını Türkçe olarak
yapar, İbranice'yi kutsal dil sayar ve Tevrat öğretimine büyük önem verirler.
Karili çocukların din eğitimi günümüzde tamamen Türkçedir. İbranice Tevrat
eğitimi neredeyse tamamen terkedilmiş durumdadır. ibadethanelerde
bulunan kitaplar İbranice'dir. Ancak Karaİ Türideri bu kitapları ellerine almakla
birlil<te Karili Türkçesi ile dualarını okur. Diğer Karanerde olduğu gibi
ferdi ve toplu olarak ibadet ederler. Toplu ibadet ve dualar kenesada yapılır.
Bütün ayinlerinin sonunda "kalp duası" yapan Karaner bu dua sırasında ses
çıkarmadan dudaklarını kıpırdatır ve fısıldayarak dua eder.54
Kenesaların iç düzeni genellilde sinagoglara benzer. Kariletin kenesaları
üç bölüme ayrılır. 1- Altaı; 2- ibadet edecekler için ayrılan yer, 3- Yaşlılar için
ayrılan yer. Bu sonuncu kısmın üzerinde kadınlar için ayrılan bölüm bulunur.
Kenesanın iç kısımlan ise Müslümarıların camisi gibi halı ve kilimle kaplıdır.
Karailerde ruhban sınıfı yoktur. Kenesalarda ''hazan" adı verilen, ayinleri
yöneten bilgili kişiler ya da din bilgirıleri görevlidir.55
53 Kuzgun, 318.
54 Kuzgun, 274-279, 320·328.
55 Karallerin ibadethanelerinde yapılan ayinleri yöneten özel olarak eğitilmiş kişiler vardır.
Bunlara hazan adı verilir. Ruhhan sayılmayan hazanlar ibadetleri yönetiı; cenazelerde dua
42 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
Kırım Karalleri her ne kadar Karaı inanışlannı benirnsemişse de onlarda
geleneksel Türk dini inanışlannın izleri ve bu inanışların Karallikle kaynaşmış
şekli yaşatılmaktadır. Bütün Türklerde olduğu gibi Kırım Karalleri de
"Tengri" adını verdikleri, gökleri ve yeri yaratan bir Tannya inanmaktadır. 56
Hatta yeni dini inanışlanyla birlikte Kırım Karalleri "Tann" adını kullanmaya
devam etmektedir. Bu yönüyle Karallerin geçmişte, genel olarak bütün Türkler
arasında yaygın olan ''Tann" inancına sahip olduklan anlaşılmaktadır.
Karallerin mitolojilerinde mitolojik varlıklardan söz edilir. Bunlar, "Ulug
Ata" ve "Kargavlı" veya "Kargal Ata"dır. "Ulug Ata" bütün iyi ve güzel olan
şeylerle -banş, huzur, iyilik, yağmur, ürün v.b- "Kargal Ata" ise bütün kötü
olan şeylerle -hastalık, kuraklik, talihsizlik, musibet ve felakederle ilişkilendirilir.
Karaı halk takvimi "Ulug Ata Sanavı" (Ulu Ata Hesabı) adını taşır.
Bunun yarunda, çok önceleri Karaı ailelerinde anneler söz dinlemeyen çocuklarını
kötü ruhlarla korkuturlardı. Eski bir geleneğe göre yılda bir kez
evlerde "Kargal Ata"yı tasvir eden korkuluk yapılırdı. 57 Kırım Karailerinin
eski inanışları, yansımalannı haftanın isimleri için kullanılan sözlerde de
bulur. Örneğin; "Kan kün" (Çarşamba), "kurban günü" veya "kanlı gün" anlamına
gelir. Çuvaşların ve Başkurtların da Çarşamba gününü aynı şekilde
adlandırmalan dikkat çeker.58
Yakın zamanlara kadar Karaller evlerinde önemli bir yere çakılan ağaç
çiviye "çuy'' (tef) asarlardı. Bu tef yardımıyla tan yeri ağamken onlar kötü
ruhlan kovarlardı. Yaşlı kimseler özel olarak okuduklan dualarla tefe vurarak
kötü ruhlan evin kapısından sokağa kovar, daha sonra derhal eve dönerek
güneş ışınlan eve girebilsin diye pencereyi açarlardı. Sonralan bu uygulama
ortadan kalkmış, ancak günümüze kadar mutfaklarda ağaç çivi üzerine
elek asmak suretiyle bu adetin anısı yaşatılmıştır. Karaller, üzerine tef
astıkları ağaç çivilere çeşidi kötülüklerden koruduğu düşüncesiyle bazı inanışlar
yüklemektedir. Bu yüzden onlarda bebek beşikieri yalnızca ağaç çivilerle
tutturulmaktadır.59
Kırım Karallerinde renklerin ifade ettiği semboller de aniann inanışlanyla
ilgilendirilmektedir. Onlar arasında "ak" renk sevinç ve neşe ile "kara"
eder ve nikah kıyar. Onlar bu hizmetleri yaparken herhangi bir ücret talep etmez. (Kuzgun,
241). Bunun yarunda Kınm Karailerinde 1837'den beri güney bölgesi için Kınm'da Gözleve'de
"Karili Dini İdaresi" bulunmaktaydı. Bu dini idarede bir haltam ve iki haza:n görev
yapıyordu. Troka şehrindeki benzer dini idare de batı bölgesindeki Karailere hizmet sunuyordu.
Her ikisinde görev yapan haltam kendi bölgesindeki bütün din görevlilerinin başı
kabul ediliyor ve Karili halkırun temsilciliğini yapıyordu. Karili din görevlilerinin günlük
giysisi "kaftan"dan ve üzerine sarılı bir kuşaktan oluşur. Kaftan üzerine kısa bir "fermane",
onun üzerine de bir cübbe, başlarına da sarığa benzer biçimde yuvarlak bir şapka giyerler.
İbadet esnasında buna "tallit" adlı beyaz bir parça eklerler. 1895'de Gözleve şehrinde hazan
hazırlamak için Bakanlığa bağlı olarak S sınıftan oluşan Karili ilahiyat Okulu açılmıştır.
(Şapşal, 9) Ancak bunların ne zaman işlev dışı kaldığı konusunda bilgiye rastlanamarnıştır.
56 Bkz. Polkanov, 87-88, 159; Saraç, 17-18, 69.
57 Polkanov, 89; Saraç, 24-25.
58 Polkanov, 89.
59 Polkanov, 90; Saraç, 23-24, 138.
DURMUŞ ARIK • 43
renk ise kötü ve üzücü olaylarla birlikte anılmakta ve kullanılmaktadır. Örneğin;
kutlama törenlerinde "ak alva" (ak helva), yas törenlerinde "kara
alva" (kara helva) kullanılmaktadır. Ayrıca Kanlllerde düğün öncesinde yeni
evlenecek gençlerin evi mutlaka badanalanmaktadır. Mutlaka sevinçli olaylarda
ak, üzücü olaylarda kara renk öne çıkmaktadır.
~ Karailer, Hakanlığın ilan edilmesinde, eski Türk adederinde olduğu gibi
Hakanı "ak keçe" üzerine oturtarak üç kez havaya kaldırmı~tır. Daha sonra
bu törene katılanlar bu olayın anısına keçeyi parçalamış ve kendilerine şans
getirmesi için kutsal bir nesne gibi onu saklamıştır. Bunun yanında Karailar,
günümüze kadar ölü anma törenlerinde kara keçe veya post kullanmayı sürdürmü~,
evde bulunmaması durumunda kara keçe ya da post, benzer amaçlarla
özel olarak muhafaza edildiği kenesadan getirilmiştir.60
Karili inanı~larından birisi de bütün Türklerde karşılaşılan "ağaç kültü"dür.
Onlar yaşlı bazı ağaçların yardım ve koruma gücüne sahip olduklarına
inanmaktadır. Hazarlarda olduğu gibi Kırım Karailerinde daha çok buna
"meşe kültü" şeklinde rasdanmaktadır. Tarırıdan bir şey istenildiğinde bu
tür ağaçlar ya da ağaçlıklar ziyaret edilmektedir. Aynı zamanda Kırım Karaileri
bu tür yerlerde "ata ruhlarının" yaşadığına inanmaktadır. Bu kilit son
zamanlara kadar taşı.nnlakta, hatta din adamlan bununla ilgili bir törene
katılmaktadır. Kuraklık yıllarında Karailerde törenle ilgili şu süreç izlenebilmektedir:
Bazan önde olmak üzere kenesadan çıkılmakta ve Tevrat tomarlanyla
birlikte yakınlarm mezanna gidilmektedir. Burada, kutsal sayılan meşelerin
yanında, yağmur göndermesi için Tarırı'ya dua edilmektedir. Bu mezarlığın
"Balta Tiymez" (Balta değmez) şeklinde adlandırılması ilginç görülmekte,
kutsal sayıldığı için sözkonusu yerden ağaç kesilmemektedir.61 Kının
Karailerinde meşe kültü ~eklinde görülen inanış bebeklerin beşikierinin
hazırlanmasına da yansırııakta, onlarda beşikler yalnızca meşe tahtalanndan
yapılmaktadır. 62 Yağmur yağdırmayla ve ağaçla ilgili bu inanışın Kırım
Karailerinin atalan Hazarlardan geldiği tahmin edilmektedir. Çünkü Hazarlarda
en yüce varlık "Tengri Han" idi ve ona at kurbanı sunulurdu. Sunulan
kurbanın kanı kutsal kabul edilen ağacın çevresine dökülür, başı ve derisi ise
bu ağacın hudaklarına asılırdı.63 Eskiden Karaller mezarlıklarındaki kutsal
saydıkları ağaçlara tazim eder ve onların yardımına ve kötülüklerden koruduklarına
inanırdı. Bu inancın bir gereği olarak Litva'daki (Trakay) Karai
mezarındaki yaşlı ağaçların kesilmesine izin verilmemekte, çünkü bunun
kutsal bir şeye hakaret olduğu düşünülmektedir.64 Kırım Karailerinde günümüzde
de Karai mezarlarında kutsal kabul edilen ağaçlara gizli bir niyette
bulunmak ve Tarırı'dan onu yerine getirmesini dilemek yaygın bir adettir.
Bu uygulamaya Karaller ciddi olarak başvurmaktadır. Olağanüstü durum-
60 Polkanov, 91.
61 Bkz. Polkanov, 92; Saraç, 19-22, 141; Taııyu, 68.
62 Saraç, 23.
63 Polkanov, 95; Saraç, 22.
64 Polkanov, 92
44 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
larda başvurulan bu uygulamada Karaııer isteklerini açığa vurmamaktadır. 65
Türk din tarihinde sıkça rastlanan ağaçla ilgili inanış ve uygulamalara Hazarlann
yakın akrabası olan Çuvaşlarda ve genel olarale bütün Türk topluluklannda
günümüzde de rastlanmaktadır. Bu durum Hazarlarla Çuvaşların
ve diğer Türk topluluklarının etnik kökeni ve geçmişteki dini inanışları bakımından
ortak yönlerinin bulunduğunu göstermektedir.
Kırım Karaııerinde, Türklerde yaygın olan "ateş kültü"ne de rastlanmaktadır.
Onlar ateşi tazim etmekte, ateş külünü rastgele atmamakta ve boş bir
yerde yığın halinde toplamaktadır. Bu yere Kara! dilinde "kulyuk" Oriillük)
denilmektedir. Ateşe tazim eden Kırım Karaileri aynı zamanda çoculdarın
ateşle oynamasını ve ona tükürülmesini yasaklamaktadır.66 Litvanya ve Polanya
Kar~l.ilerinde muhafaza edilen eski inanışlardan "su kültü"ne Kırım
Karailerinde de rastlanmaktadır. Bu durum onlann mabedlerini, suyun kutsal
olduğuna inanışın bir neticesi olarak, daha çok su kenarına yapmış olmalarıyla
açıklanmaktadır. 6 7
3.6. Kırım Karillierinin Bazı Törenleri ve Adetleri
Kırım Karaileri sahip oldukları inanışlar yanında kendilerine has çeşitli
tören ve adetleri de yerine getirmektedir. Karmıer arasında "adetler dinin
yarısıdır" şeklinde bir söz yaygındır. Bununla Karaııer, geleneklerine ve adetlerine
bağlı olduklarını ifade etmektedir. Bu başlık altında Kınm Karailerinin
uygulaya geldilderi bazı tören ve adedere dikkat çekilecektir.
a- Evlilik ve Düğün
Karaııerin düğünlerinde ilginç adet ve uygulamalarla karşılaşılır. Onların
düğünleri daha çok Tatar ve diğer Türk kavimlerinin düğünlerine benzer.
Ancak bazı aynntıda onlardan ayrılır. Biz onların ortak özelliğinden çok
Karaııere has olan adet ve uygulamalan belirtmeye gayret edeceğiz. Her
şeyden önce Karailerde düğün, ne evlenenlerin, ne de iki ailenin şahsi işidir.
Düğünde gelin ve damadın iradesi çok az rol oynar. Düğün daha ziyade
bütün herkesin katıldığı, uzun süre hazırlıkların yapıldığı ve görkemli biçimde
müzik ve şarkılar eşliğinde icra edilen büyük bir şenlik ve kutlamadır.
Düğüne Karallerin komşuları olan diğer Tatarlar da kabul edilir. Genellikle
evlenme hakkındaki konuşma çocuklar henüz küçükken ailedeki babalar arasında
gerçekleşir. Çocuklar evlenme çağına geldilderinde, -eskiden bu yaş
kızlar için ı ı ve ı3 yaş arasında değişirdi- ebeveynler çocukların olurunu
sormadan ve onların meseleye olumsuz bakmadıklarını kabul ederek nişan
törenini ilan eder. Bu törende damat adayı ''hazan" aracılığıyla gelin adayı
ile nişanlanma niyetini ilan eder ve bu günden sonra düğün törenine kadar
damat bir daha gelin adayını göremez. Damadın şahitleri müzik eşliğinde
gelinin evine gider. Burada gelinin babası onlara hediye verir, ikramda bul u-
65 Polkanov, 95.
66 Bkz. Saraç, 23, 142-143.
67 Polkanov, 96.
i l
DURMUŞ ARIK • 45
nur. Düğünden iki-üç hafta önce damadın bütün tanıdıkları ve akrabalan
ona kadınlara has kuma§lardan hediyeler içeren ''honca" (bohça) gönderirler.
Her iki ebeveyn düğün törenini idare edecek "çırakçı" adı verilen bir ki§i
seçer. Çırakçı mü'zik e§liğinde gelin evine "honca" ve reçelleri ula§tırır. Daha
sonra ak§am gelinin evinde müzik e§liğinde elbiselerin biçki i§lemi belirlenir~
6a
Düğünün ilk günü damat geline çe§itli reçellerin ve tatlı likörlerin (tatlı
rakı) bulunduğu bir tepsi gönderir. Akşam düğün başlar ve birkaç gün devam
eder. Düğün süresince damat ve gelin tarafında ayrı ayrı icra edilen
törenler olur. En güzel giysileri içinde kızlar gelin evinde toplanır. Müzik
e§liğinde oyunlar oynanır. Gelin bu gece "tuvuh" (duvak) adı verilen örtü
örtülüyken oynamaz. Bu örtünün altında gözlerini önüne eğmi§ durumda
bakı§larını saklayarak düğün sonuna kadar oturur. Çırakçının gelinin yanına
gelme ve ba§ı üstünde tepsiyi tutarak oynama hakkı vardır. Bu esnada onun
ba§ı üstündeki tepsiye kadınlar, fakiriere dağltılmak üzere para atar. Gece
yarısından sonra ak§am yemeğine otururlar. O ak§am damadın evinde gençler
toplanır ve sabaha kadar gezer, dola§ırlar. Ertesi gün gelinin evinde kadınlar
tekrar toplanırve gelini banyo yaptırır. Banyo, hüzünlü müzik ve §arkılarla
gerçekleşir. Banyodan sonra gelinin saçlarına ve ayaklarına kına yakılır,
saçlan lüle lüle örülür ve Türk halldanna has, kızlan kadınlardan ayıran,
Karai dilindeki söyleyi§le "zilif"leri (zülüf) taranır. 69
Damat da arkada§ larından ve tanıdıklarından olu§ an bir kalabalıkla aynı
gün hamama gider ve orada bütün bir gece yıkanır. Damat kendisine katılan
herkese at ayarlamak zorundadır. Maskaralık yapmak üzere düğünün ·
katılımcılarından biri de "soytarı"dır. Onu, bir fıçı §arapla ve çoğu durumda
koyun etinden hazırlanan yiyeceklerle, "çırakçı" izler. Bu tür bir gurupta
genellilde yüz kadar ki§i olur. Damadın yıkanınasından sonra herkes
tra§ olur ve burada yer, içerler. Sonra atlılar damadı ortalarına alacak biçimde
sıraya dizilir ve bütün atlı alayı eve doğru hareket eder. Yerle§im
yerinin dı§ına çıl<tıklarında "kiyuv" (at ko§ u) yarı§ı yaparlar. Alacakararılık
bastırdığında büyük me§ aleler yakılır, tabancalar doldurulur. İki sıra halinde
davul, tef, zumanın çıkardığı gürültülü seslerle ve bağın§larla hızla gelin
evine doğru gidilir. Eve yakla§ıldığında atlı alayından ayrılırlar ve dört
nala birbirlerini geçmeye çalı§arak koşarlar. Bunun nedeni atlılardan birkaçının
gelinin evine damadın yakla§tığını haber vermek istemesidir. Bunlardan
birinci ip ekli, ikinci pamuklu bir §al ve üçüncü ise bir ba§ soğan alır.
Akşam geç valdt gelinin evinde saygın ki§iler toplanır. Onların huzurunda
"§etar" (evlilik mukavelesi) gerçekle§ir. Bundan sonra evliler ve ya§lılar
sofraya oturur. Damat gençlerle kendilerine ziyafet çekmek üzere buradan
ayrılır ve uygun bir yere gider. Yakla§ık gece yarısı onların arkasından "çı- .
rakçı" peynir ve koyun etinden yapılan büyük bir börekle (kubete) ve buğday
ekmeği ile herkesi düğün yemeğine davet eder. Dostlan damadı evlilik
68 Polkanov, 60.
69 Polkanov, 61.
46 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
odasına götürür ve burada özel şarkılar eşliğinde uzun süren bir damat
giydirme töreni yapar. Daha sonra birkaç dakika ekmek, tuz ve tepsi bulunan
bir masaya oturulur ve orada hazır bulunanlar fakiriere dağltılmak
üzere bu tepsiye para koyar. "Çırakçı" öncülüğünde damat yaya olarak
meşalelerle, mumlarla ve müzik eşliğinde geline götürülür. Gelininin sıkı
bir şekilde örtü içinde beklediği evde "bazan" evliliği kutsar "şetar"ı (evlilik
mukavelesi) okur ve imzalar. Daha sonra damat evine gider; gelini ise
erkek kardeşi ellerinden tutarak damadın akrabalarının hazırladığı arabaya
götürür ve damadın evine giderler. Burada da erkek kardeşi gelini evlilik
odasına kadar götürmelidir.70 Gelin ve damat için bir gelenek uygulanır.
Buna göre; beyaz bir keçe ya da post üzerinde her ikisi de ayakta durur.
Üzerlerine metal para, badem, şeker; hububat gibi şeyler serpilir. Törenin
sonunda gelinin başı üzerine kül dökülür. Mutlaka yapılması gerekli
görülen bu törende beyaz keçe ya da post, Kırım Karailerinde menınuniyeti,
mutluluğu ve sağlığı sembolize eder. Gelin eve girerken kapı kapatılır
ve fakiriere verilmek üzere bağışta bulunarak geçiş için izin alır. Gelin ve
damat eve girerken badem ve şeker saçarlar. Gelin geldiğinde masaya çerez
koyarlar. Bu uygulamaya "yikıl ket aşa" (yeyiniz ve çekiliniz) adını
verirler. Konuklar ayrılırken gelin ve damadı yatak odalarında bırakırlar.
Ertesi sabah yerine getirilmesi gereken adet yeni evillerin yatak çarşafının
kontrol edilmesidir.71 Gelin yedi gün evden dışarı çıkrnamalıdır. "Bakşış
gecesi" (bahşiş gecesi) adı verilen 7. gecede erkek tarafın evinde bütün
akrabalar hediyeleriyle birlikte toplanır. Genç damat kadınlar arasinda oturan
annesinin elini ve eteğini öper, ona bir palto hediye eder. Hazır bulunanlar
yeni eviilere katkı sağlamak için bunun üzerine para asar. Bu adetle
düğün sona ermiş olur.72
b) Cenaze ve Anma
Kırım Karailerinde cenazenin tekfin ve defin işlemleri Karaı inanışiarına
göre gerçekleşir. Bir insan ölünce gözleri kapatılıı:; çenesi bağlanır. Daha sonra
cenaze yıkanıı:; kefenleniı:; tabuta konularak en yakın kenesaya taşınır; burada
ölen için dua edilir. Duadan sonra cenaze ayak kısmı güneye gelecek şekilde
ve yüzü Kudüs'e çevrilerek mezarlıkta defnedilir. Hazan bundan sonra bir
dua okur ve cenaze alayı cenaze evine giderek taziyede bulunur. Bu uygulamalar
Karailerde genellikle ortaktır. Ancak cenazeyle ilgili Kırını Karailerine
has anma törenleri vardır.
Kırım Karailerinde "ayak-içmek" (kupadan içmek) adı altında bir anma
uygulamasına rastlanır. Definden sonra akraba ve yakınlar ölürrün evine geri
döner. Burada odaların birinde yere mutlaka kara renkte bir keçe ya da post
70 Polkanov, 62-63.
71 Polkanov, 64, 70.
72 Polkanov, 65; Kınm Karailerinin düğün adetleri ile diğer Türk kökenli Karailerin adetleri
birbirine benzemektedir. (Karşılaştırma için bkz. Tanyu, 67-70; Kuzgun, 266-273).
DURMUŞ ARJK • 47
serilir. Evde böyle bir şey bulunmuyorsa, bu amaçla kenesada bulundurulan
keçe ya da post getirilir. Keçe üzerine orada hazır bulunanlar; ortaya ölürrün
en yakın akrabası, çevresine de akrabalık derecesine göre geri kalanlar şeklinde
otururlar. Keçenin ortasında ekmek ve şarap sunan hazan ayakta durur,
dua okur, şarabı ve ekmeği takdis eder ve ölürrün merkezde oturan en
yaltın akrabasına ikram eder. Bu kişi kupa'dan yudumlar, ekmekten bir parça
koparır ve kendi yanındakine verir. Güneşin hareketi gibi, şarabın bulunduğu
kupa ve ekmek törenin gerçekleştiği keçenin ya da postun üzerinde oturan
herkesi dolaşır. Böylece tören tamamlanmış olur. Belirtilen cenaze töreninin
benzerine Hazarlarda rastlanmaktadır. Şarkiyatçı Prof. Veselovskiy
Hazar Hakanın ölümü durumunda kara bir keçe üzerinde oturarak onu andıklarını
bildirmiştir. Hazarlar yeni bir Hakan seçtiklerinde ise onu ak bir
keçe üzerine oturturlardı. Benzer uygulamalar başta Kıpçaklar olmak üzere
diğer Türk ve Moğol kavimlerinde de bulunmaktadır.73
Karailerde karşılaşılan diğer bir tören "et aşı" dır. Ölürrün defnedilmesinden
sonra ölürrün yakınlarına en yakın anma gününe kadar bir hafta boyunca
yasak konulmakta ve onlar etli yemek yiyememektedirler. Karallerin sofrasının
her zaman çeşitli türdeki koyun etleri ile dolu olduğu göz önünde
bulundurulursa bu yasağın oldukça katı bir kısıtlama olduğu anlaşılır. Ölenin
evinde gerçekleşen ilk anma gününde, beraberlerinde helva getiren akrabalan
ve yakınlan toplanır. Bu törene "hazan" da davet edilir. O uygun
dualan okur, daha sonra anma tekrarlanır. Bu anma için yemekte son derece
güzel koyun etiyle hazırlanmış yemekler (kubete, çebureki, pastırma, pilav),
helva, şarap ve üzümlü çay bulunur. Ölüm gününde olduğu gibi ölümden
sonraki 7. günde matem için "kara helvası" ya da "ölüm helvası" adını verdikleri
helva hazırlanır. Bu, ölü için duyulan büyük üzüntüyü sembolize eder.
Anma akşanunda karanlıkta yakılan mum, matem için aile üyelerinin bütünüyle
giydiği karalar, helvanın rengi, acı biber ailenin matemini, karamsarlığını
ve üzüntüsünü sembolize eder. Bununla ilk matem dönemi bitmiş ve
ölenin yakınlannın her zamanki etli sofraya geçmelerine izin verilmiş olur.
D efinden sonraki 7 gün boyunca ölürrün evinden dışanya bir şey çıkanlması
yasaktır. Sonraki anma töreni 40. günde gerçekleştirilir. Ölürrün 40'ı önceki
anmanın tersine akşam değil gündüz yapılır. Matem için hazırlanan kara
hel va yerine daha tatlı kahve renkli bir hel va hazırlanır. Buna "hazar katmagı"
veya "hazar helvası" denir. Bu, çok miktarda balla, bibersiz hazırlanır.
Diğer yiyecekler 7. günde hazırlananlar gibidir. Sonuncu anma töreni ise
73 Polkanov, 48-50. çllı yıllıklanna dayanarak Tu-ldu'ların adetleri hakkında bilgi veren Radloff,
yukanda söz edilen konu ile ilgili şunlan aktanr: "Hükümdar tahta çıkınca en yüksek
memurlar onu bir keçe örtünün üzerine oturtarak güneşin istikametine göre 9 defa bir
dairenin etrafında dolaştınrlar. Onu taşıyanlaı:; her dönüşünde hükümdamı önünde eğilirler.
Bu merasimden sonra onu bir ata bindirirler..." (Bkz. W. Radloff, Sibirya'dan, Çev. A.
Temiı; İstanbul1934, I, 123-124; aynca bkz. D. Yıldınm, "Köktürklerde Kağanlık Süreci:
Kaldırma, Kötürme ve Oturma", Türk Kültürü Araştırmalan Prof Dr. Şükrü Elçin'e Armağan,
Arıkara 1993, XXIX, Sayı: 1-2, 368-379).
48 • DİNİ ARAŞTIRMALAR
matemin bütünüyle sona erdiği ı ı ay soma i cra edilir. Bu anınaya "akkiyimyak"
adı verilir. Bu anmanın özelliği anınada kullanılan "ak helva" ve diğer
tatlı yiyecekleri bulundurma zorunluluğudur. Bunların yanında cevizli helva,
tatlı pasta ve bisküviler, reçeller de bulunur. Bütün bunlar tatlı olmayan ·
geleneksel yemekleri tamamlar. Anma yemeğille içeceklerden şarap, votka,
çay, kahve ve komposto koyarlar. Genel olarak matemle ilgili uygulama yiyeceklerle
sınırlıdır. Bu zikredilen uygulama Kırımın diğer halklarında görülmez.
74 Kırım Karanerinde matem döneminde riayet edilmesi gereken et
yasağı dışında, ölünün 3'ü, 7'si, 40'ı şeklinde gerçekleşen anma törenlerine
genellikle Kırgız, Kazak, Özbek, Türkmen, Tatar, Çuvaş gibi bütün diğer Türk
topluluklarında rastlanır.
Karanerde mezarların yanından geçerken onlara tazim için attan inmek
eski bir adettir. Bu adetin Hazarlar'da da bulunduğu nakledilir. Hazarlar,
yalnızca yaşamında değil öldükten soma da Hakaniarına tazirnde bulunur,
onların mezarlarının yanından geçerken attan inip, eğilerek selamlar ve mezar
gözden kayboluncaya kadar da atıarına binmezlerdF5
c) Diğer Tören ve Adetler
Karailerde ilginç bir dini adete Pesah~ kutlamalarında karşılaşılır. Karailer
söz konusu kurlamayı Müslümanların kurban bayramına yakınlaştırır.
İsrailoğullarının Mısır esaretinde bulunduklan sırada çektikleri acı, esaretten
kaçış ve çölde dolaşmalarının hatırasına kutladıkları Pesahın başlıca yemeği
sarımsakla birlikte ıslak toprak kıvamında hazırlanan bir tür tatlıdır.
Kırım Karailerinde sarımsak bu yemeklerde herhangi bir rol oynamaz. Buna
karşılık onların sofrası Müslümanların Kurban Bayramındaki gibidir. Sofrada
kuzu ve onun etinden hazırlanabilen yemekler bulunur.76
Karallerin eski inanışlarından kalan ve uygulaya geldikleri diğer bir adet
de ürünlerin toplanmasının kutlandığı hasat bayramı denilebilecek "orak
toyu"dur. Bu tay, sonbaharda ürünler toplandığında gerçekleştirilir. Karailer
"kenesa"nın avlusunda bir araya gelir. Burada kurulan bir kulübe çeşitli
sebze ve meyvelerle donatılır. 7. gün bu sebze ve meyveler hem orada bulunan
dindaşlarına dağıtılır hem de fakiriere ulaştırılır. 77
74 Bkz. Polkanov, 51-53.
75 Bkz. Polkanov, 67; Şapşaloğlu, I, 586; Kuzgun, 101.
* Pesalı (Fısıh): İsrail oğullannın Mısır topraklanndan çıkışırun anısına bir çeşit bahar festivali
olarak kutlanan ve İbrani takvimine göre Nisan'ın 15'ine denk düşen bir Yahudi bayranu
olan Pesahla ilgili Tevrat'ta, o günde her ev halkı tarafından bir kuzu kurban edileceği ve
kanının eşiklere ve kapı üzerlerine sürüleceği ifade edilir. Bu, Mısır'da ilk doğanların öldürüleceği
zaman Rabbin her evden geçtiğini hatırlamak üzere yapılır. Sonraları kuzular tapınaklarda
kurban edilir. Pesalı bayranu İsrail'deki Yahudilerce 7 gün, diğerlerince 8 gün
boyunca kutlarur. Pesalı süresince evlerde mayalı hamur ya da mayalanacak türden yiyecekler
kullanılmaz. Bu bayranun birinci ve yedinci günü iş yapılması yasak kabul edilir.
(Gündüz, 305).
76 Polkanov, 57-58.
77 Polkanov, 59; Saraç, 24, 143.
1
DURMUŞ ARIK • 49
S. Sonuç
Günümüzde "Karai" adı bir Yahudi mezhebini hatırlatmakt~ çok bir Türk
boyunu akla getirmektedir. Hazariann torunları kabul edilen Kınm Karailerinin
kendilerine has inanç, kültür ve dil özellikleri bulunmaktadır. Onlar
Yahudilik içinde kendilerine özgü bir din anlayışını ve kutsal kitap olarak
T~vrat'ı kabul edip Talmud'u reddeden Karailiği benimsemiş, bu yönüyle
Talmudist Rabhani Yahudilerden farklı bir anlayışa sahip olmuştur. Sayıları
oldukça azalan ve dinlerine son derece bağlı olan Kar8.iler, Tevrat'a ve Hz.
Musa'ya inanmalarıyla Yahudilik'te, Türk kökenli olmalarıyla da Türk din ve
kültür tarihinde ayrı bir yer edinmiştir. Diğer Türk topluluklannda olduğu
gibi Kırım Karanerinde de geleneksel Türk dini inanışları varlığını sürdürmüştür.
Onlar çeşitli gelenek, tören ve adetlerini korumuştur. Kınm Karailerinin
dini inanış ve uygulamalarıyla Türk dünyasının diğer üyeleri arasında
ortaklıklar ve benzerlikler tespit edilmiştir. Ancak onlar Türk dini inanışlarına
Karaililde birlikte yeni bir şekil ve anlayış kazandırmıştır.
Günümüzde Karailerin diğer Yahudiler gibi büyük imkanları bulunmamakta,
aynı zamanda dünyadaki Yahudi örgütleri, Karailerin siyonizm fikrine
destek olmadıkları için onlara sahip çıkmamaktadır. II. Dünya savaşından
sonra dağıldıkları bölge ve ülkelerde mahalli kültür içerisinde erimekte
olan Kar8.iler, cemaat olarak varlığını güçlükle sürdürmekte, bazıları bulundukları
muhite göre Rabhani topluluğa karışmakta, bazıları da milli kimlik
ve kültürünü koruyabilmek için çaba göstermektedir.

YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA HAZARLAR VE SOY KÜTÜKLERİ ÜZERİNE KATKILAR

Hazarlarla ilgili mevcut bilgilerin çoğu Arap, İbrani, Ermeni, Bizans ve Slav kaynaklarındandır.
Çin kaynaklarında “T'u kue K'o-sa” şeklinde, Kuzey Asya’da On Uygur birliği içinde Hazar adına rastlanıyor.
Kaynaklar farklı olunca Hazarların menşei hakkında da farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Hazarların güçlü olduğu dönemlerde Gürcü ve Ermeniler üzerine akınlar yaptığını dikkate almadan Hazarların Gürcü ya da Ermeni soyundan olduğu gibi gayri ciddi görüşler bile vardır.
Hazarları doğrudan As ve Alanlara bağlayan kaynaklara [2] As ve Alanların Türk olmadığı için itirazlar mevcuttur.

Ancak, As ve Alanların Türklüğü meselesinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
 

Bölgede yaptığımız araştırmalarda özellikle Hıristiyan Alanların eserlerinin Türk mahreçli olmasının şüphe götürmez bir gerçek olduğunu müşahede ettik.[3]

Bugün Kuzey Kafkasya’da Türklüğü temsil eden boylardan Karaçay-Malkarların kendilerinin As ve Alanların devamı olduklarına inandıklarını şahıs ve soy isimlerinde, damgalarında bu izleri taşıdıklarını gördük. Dolayısıyla Hazarların, As ve Alan mahreçli olmaları görüşüne bu kavimlerin Türk olmadıkları noktasındaki itirazların yanlış olduğuna inanıyoruz.

Hazarların, Göktürk, Sabir, Hun, Suvar, Ağaçeriler, Akatzirlerin devamı ya da bir kolu olduğunu söyleyen görüşler de mevcuttur.[4] Hazarlar, Orta Asya’da ortaya çıkan bir Oghurik Türk kavmidir[5] şeklinde ifadeler yanında doğrudan Hunlara ve Proto-Bulgarlara bağlayanlar da görülür.[6]

Önceleri Tanrı dinine mensup olan Hazarlar, Bizans ve Araplarla olan münasebetleri sebebiyle Hıristiyanlık ve Müslümanlığı da kabul etmişler, dinî, siyasî ve kültürel tesirler neticesinde Grek ve Arap alfabesini de kullanmışlardır. 10.yy’dan sonra Museviliğin Hazarlar arasında yayılması Hazarların İbrani dili ve alfabesini kullanmalarına sebep olmuştur.

Ancak, Grek, Arap ve İbrani yazılarından önce ve zaman zaman bu yazılarla birlikte damgalardan oluşan Göktürk yazısının bir versiyonunu kullanmışlardır. Hazarların bu yazıyla yazılmış olan eserleri Arap, Bizans, Rus ve Yahudiler tarafından neredeyse yok edilmiştir. Eski Hazar şehirlerinde yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen bir kaç Hazar damgası ve yazı örneği bulunmaktadır. Yaptığımız araştırmada, bilinen bu Hazar damgalarına ek olarak yenilerini tespit ettik.[7]

Göktürk yazısının Hazar versiyonuna Kiev Musevi Hazarlarının yazdığı mektubun altına 6 harfli ‘hukurim’ “ ben onu okudum “  kayıtlı metni, Tmutorokan (Phanagon)’daki kazılarda bulunmuş Hazar soy damgalarını örnek olarak verebiliriz.[8]

Bilindiği üzere Hazarların tarihi, dilleri, kültürleri hakkında doğrudan bir kaynağa sahip değiliz. Ancak, Hasanlanı Nazir’in ‘Karça’[10] adlı eserinde, orijinalinin Arap yazısı ve Hazar Türkçesiyle yazılmış, Kazak oğlu Botay oğlu Barlı adlı soylu bir kişiye ait olduğunu iddia ettiği 23 sayfalık eserde verilen bilgileri ve rivayetleri dikkate alıp bilinen Hazar tarihiyle mukayese ettiğimizde bazı boşlukların dolduğunu görüyoruz. Bu esere göre, Hazarların Kuήήabar (Hun), Ceti Nar, Hazar Ok, Boyrankύz ve Sibilgόl adıyla ifade edilen dönemlerinin olduğu görülür.

Sibiller Dönemi: Sarışınlar, bal renkliler, sarı saçlı ak yüzlüler anlamına gelen “Sibillerin” Hazarların ataları olduğu ve bunların Kuzey Kafkasya, Azov, Kara Deniz ile Ural nehri ile Dinyetper’in batı kısmı arasındaki yerlerin sahibi oldukları ifade edilmektedir. Bu bilgi bilinen tarihle de paralellik gösterir. Sibillerin içerisinde Kunnabar (Hun)’ların (??HUN-AVAR OLABİLİR Mİ??) bir bölümünün bulunduğu bunlarla birlikte Ceti Nar, Hazar Ok, Boyrankız ve Sibilgüllerin ayrı hanlıklar olarak yaşadığı belirtilir.

Hazarların önceleri Hun Hakanlığına tabi oldukları ve Suvarlara çok yakın oldukları[11] ve Atilla'nın oğlu Allak’ın[12] Hazarlara Hakan olduğu yönünde görüşler yazılı kaynaklarda mevcuttur. (??SUBARU/SUMER ve KASSİT/GUTİ/GUZ??)

Ceti Nar Dönemi: Hazarların Ceti Nar döneminde, önce Sibiller devleti içinde ilk Agı Han, ikinci Sakı Han, üçüncü Cıkı Han Hazarlara Hanlık yapmıştır. Nar, altın ve kıymetli mukaddes ışığı ifade eder. Uygurlardaki Altın Yaruk gibi. Güne ışık veren, hayatı tertip eden yedi mukaddes ışık vardır ve bu yer, su, gök v.b. Tanrıların tamamının gücü yani bütün dünyanın tek ve ulu Tanrısı Ceti Nar’dır. El-küfi, Fütüh adlı eserinde “Hazar Hakanları, sefere çıktıkları zaman çok büyük bir çadırla yola çıkar ve çadırın tepesine altın bir nar takarlardı”[13] diye yazmaktadır. El-küfi’nin bu kaydıyla Hazarlardaki Ceti Nar tabiri kavram olarak aynıdır.
(??NAR VE NARTLAR ARASINDA BAĞLANTI KURULABİLİR Mİ??)(??NAR-ONOGUR??)

Cıkı Han’ın dirayetsiz yönetimi ülkede karışıklıklara sebep olur. Akı Han’ın torunu Elgoşar üç Sibil (Hazar) Hanlığını birleştirip Han olur. Elgoşar’dan sonra kızı Ayelik Hanlığı yönetir.(?? SİBİL İLE SİBİRYA YA DA Sİ Pİ VEYA SİYEN Pİ İLİŞKİLİ OLABİLİR Mİ??)

Hazar Ok Dönemi : Hazar Oklarını meydana getiren ve Sibillerin (Hazarların) hakanı olan Sabur ve Balgur Hanlar da Hazar rivayetlerinde geçerler. Sabur Han’ın başşehri Akacurt, Balgur Han’ın başşehri ise Karacurt’tur.

Sabur Hanın ölümünden sonra rivayetlerde Künbermez adıyla halkına zulmeden bir hakan çıkar. Sabur Hanın torunu Sibilçi zindandan kurtulup Künbermez’i yenerek Hanlığı alır ve Sabur Han’ın torunu olan Huray’la evlenir. Burada Hun ve Suvar yakınlığını görmekteyiz. Çocuklarına Hazar Ok adını verirler. Hazar Ok , Sabur Han ve Balgur Han’dan kalan Akacurt ile Karacurt Hanlıklarının tek hanı olur, başşehri  Temirkan Kala olarak bilinen şehirdir.

Boyran Kız Dönemi : Hazar Ok’tan sonra kızı Boyrankız tahta geçer. Boyrankız, Sabar Hanı ile evlenir. Boyrankız’ın kayıtlarda geçen Boariks ile aynı şahıs olması muhtemeldir. (??BOYAR ??)

Hazarların, Hunlardan sonra Saburların yönetimi altına girdiği tarihi kayıtlarda bulunmaktadır. Hazar Ok’ların devlet sınırları Beştav Kapı, Temirkan Kala, Terek Su, Sulak Su arasındaki bütün düzlükleri içine almaktaydı. Bu bölgeye Barsilya adı da verilmektedir.(??BARSIL BORİS BURUÇOĞLU BORÇALI KALAİBURUÇ??)

Batı Göktürklerinin bu bölgeye gelip hakimiyetleri altına aldıkları dönemde (550-630) Kumanlar  ve Bulgarlarla birlikte Hazarlar, Sabarların yönetimi altında Batı Göktürk Devletinin yönetimi altına girerler. Hazar ve Sabarların birleşik ordusuna da Birsil (Barsıl) denilmekteydi. Hazar, Sabar, Alan, Bulgar boyları Sibil adıyla birleşmişler, ordularına da Birsil (Barsıl) denilmiştir.

Hazarların şimdiye kadar bilinen tarihi bu dönemden sonra başlar. Batı Göktürk Devleti içerisinde 558’den 630’a kadar Hazar Hanlığı olarak yaşayan Hazarlar 630’da Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra kendilerini Göktürklerin devamı olarak sayarlar, Göktürklerde olduğu gibi bu dönemden sonra Hazar Hanları, Açina (Asena Aşina) soyundan seçilmeye başlanır. Göktürk yönetimindeyken de Hazar Hanı olan Bulan Han Açina soyundandır.

Hazar Devleti, tarihi seyir içerisinde genişleyen toprakları içerisinde bir çok ülkeyi almış, Sabirler, Bulgarlar, Slavlar, Macarlar, Peçenekler ve Kuzey Kafkasya uzun zaman Hazar yönetiminde kalmıştır. İbirye, Albanya, Ermenistan, Gürcistan, Pers ve Araplarla uzun yıllar süren savaşları olmuştur. Bugün Rusça  Verlehneye adı verilen Belencer-ÇirYurt 750’ye kadar Hazarların başkenti olmuştur. 750’den sonra 200 yıl İtil şehri ve Sarkel Hazarlara Başkent olmuştur. Hazarlar, Kiev, Çerson, Çufutkala, Feodosia, Tmutorokan (Phanagonia) ve Olbiz gibi önemli şehirlerin de kurucularıdır. IX.yy ortalarında Kıpçaklarla birlikte Hazarlara karşı saldırılar başlar. M.S. 854’ten itibaren Kabarlar, Macarlar, Kalizler ve Bulgarlar Hazar yönetiminden ayrılırlar.

Bu dönemden itibaren Hazarlara karşı Rus saldırıları da başlamıştır. 864’te Kiev, 884’te Sarkel Rus yönetimine geçer. 965’te Hazar Devleti Ruslar tarafından tamamen yıkılır. Siyasi varlığı sona eren Hazarların bir kısmı Azak ve Kırımda beylikler kurarlar, bu beylikler de 1016’da Rus yönetimine girer. Hazarların bir kısmı da İdil ve Terek boyları ile Kuzey Kafkasya’ya çekilmişler, buralarda küçük Hazar Beylikleri kurmuşlardır. Bu beylikler 1030’da Kıpçak yönetimi altına girerler.

Dağılan Hazarlar, Kıpçak, Peçenek ve Selçuklular arasına karışırlar. 1237 yılında Hazar Devletinin hakim olduğu topraklar, Batu Han’ın Saray şehrini başşehir yapıp Altınordu Devletini kurmasıyla Altınordu hakimiyeti altına girer. Kırım ve Azak Hazarlarının kalıntılarının bugünkü Karaylar, İdil boyundakilerin bir kısmının ise Çuvaşları oluşturan etnik gruplardan olduğu farz edilmektedir.

Kuzey Kafkasya’daki Hazar kalıntılarının kimler olduğu hususunda ise bilgiler bulunmamaktadır. Bölgede yaptığımız araştırmalar sırasında bugün Gürcistan’ın kuzeyinde Kabartı-Malkar sınırında yaşayan Ebze’lerin Hazarların Kuzey Kafkasya’daki kalıntısı olduklarına inanıldığına müşahade ettik.

Hazar Hanlarının silsilesinin bir kısmı Hazar Hakanı Yusuf’un Hadaii b. Şarput’a yazdığı mektupta kaydedildiği görülür[14]. Hazar Hanları hakkında bundan başka bir bilgiye kaynak eserlerde rastlanmamaktadır. Hazarların asıl Hanlarının yanında ikinci Han ya da Küçük Hanlık adını verdikleri bölge hanlarının da olduğu bilinmektedir.

Hazar Hanı Yusuf’un verdiği soy kütüğünde belirttiği hanların öncelerinin ve sonra gelenlerinin Kazak oğlu Botay’ın[15] verdiği bilgileri ve rivayetleri dikkate alarak Hazar Hanlarının Soy kütüğünü aşağıdaki şekilde gösterebiliriz.

Ayrıca, Büyük Hazar hanlarının yanı sıra Akayurt, Karayurt, Kagantur Kalasında  hüküm süren Kender Kagan adı verilen küçük beylikler de vardı. Bu bölgede hüküm süren Hanlar Kozbulan Han’ın soyundan olup sırasıyla Elbulan, Alphazar, Savtangil, Alpsibil, Tarmuç, Bacur, Alpbacur, Erbüyük, Appak, Bazuran ve Kozbulan’dır. [16]

Hazar bölgesi Kuman yönetimine girdikten sonra 1054-1066 yıllarına kadar ufak Hanlıklar devam etmiştir. En önemlisi Malcaran’dır. Malcaran Hazar Hanlarının bilinenleri sırasıyla Turnagil, Kuştangil, Alpkorsun, Curanak, Kortangil, Alpsil ve Appiy Han’dır.[17] Verilen bu bilgilerin Bizans ve Arap kaynaklarıyla mukayese edildiğinde Hazar araştırmaları için faydalı olacağı kanaatindeyim.

Dipnotlar

[1] Kuzgun, Şaban, Hazar ve Karay Türkleri,1993,Ankara, 47.s
[2] Kuzgun, Şaban a.g.e. 48.s
[3] Doğan, İsmail, Kafkasya’daki Göktürk (Runik) İşaretli Yazıtlar, Türk Dil Kurumu, Ankara,
2000 (bkz. Açıklamalar ve notlar bölümü)
[4] Kuzgun, Şaban a.g.e. 45-46.s
[5] Brovk, Kevin Alan, The Khazar Fortress of Sarkel, http:// www.khazaria.com/sarkel..html
[6] Kuzgun, Şaban, a.g.e., 48.s
[7] Doğan, İsmail, a.g.e. Açıklamalar ve notlar bölümü.
[8] Brovk, Kevin Alan, The Khazar Fortress of Sarkel, http:// www.khazaria.com/sarkel..html
[9] Brovk, Kevi Alan, a.g.e.
[10] Hasanlanı Nazir (Anttezli), Karça, Ömürleden Tahsala, Sibitli, Sibirlen, Hazar Ellezi,
Birsil Karaçay, 1994, Çerkesk
[11] Kuzgun, Şaban., a.g.e. 49.s 37 Hazarlar Maddesi, Büyük Larousse, Gelişim Yayınları,
1986 İstanbul
[13]Kuzgun, Şaban, a.g.e. 100..s
[14] Kuzgun, Şaban,  a.g.e. 49.s
[15] Hasanlanı Nazir, a.g.e.414-421.s.
[16] Hasanlanı Nazir, a.g.e, 420-421. s
[17] Hasanlanı Nazir, a.g.e, 421.s

11 Ocak 2013 Cuma

İsrail devletini Türkler mi kurdu?

İsrail devletini Türkler mi kurdu?
Yeniçağ gazetesi Hasan Demir

İsrail doğumlu genetik bilimci Dr. Eran Elhaik, yaptığı son genetik araştırmasına göre Filistin’i işgal eden bugünkü İsrailliler, Orta Doğu’dan değil Hazar Türklerinin soyundan geliyor.
İsrail’in saygın gazetelerinden Haaretz’deki haberde, Ofer Aderet’e konuşan İsrail doğumlu Yahudi bilim insanı Dr. Eran Elhaik,
bugün dünyada yaşayan Yahudilerin “ortak bir genetik kökene sahip olmadıklarını”
ve bugünkü İsraillilerin kökeninin “çoğunlukla Hazar olduğunu” belirtti.

ABD’nin en saygın üniversitelerinden John Hopkins’te genetik alanında çalışan 32 yaşındaki Dr. Eran Elhaik’in “Avrupa Yahudilerinin Soyunun Kayıp Halkası: Rhineland ve Hazar Hipotezlerinin Karşılaştırılması” çalışması Oxford Üniversitesi Yayınları’nca yayımlandı.

Elhaik’in çalışması İsrail’i kuran Avrupa Yahudilerinin kökeninin Hazarlar olduğunu akademik olarak ispatladı. 

Karadeniz’den Hazar Denizi’ne büyük bir imparatorluk kuran Hazarlar, 8’inci yüzyılda Yahudiliği kabul etmişlerdi. Hazarlar, Türk, İran, Slavlar ve Kafkas ırkından insanları barındırıyordu. (Antigazete.com.)
Haber böyle...
Haberi okur okumaz  “Uyanıklığın bu kadarına pes doğrusu”  demek zorunda kaldık.
Şimdi biz İsrail doğumlu genetikçi Dr. Eran Elhaik dedi ve Oxford Üniversitesi bu  “araştırmayı” yayımladı diye Filistin’i işgal eden ve kurulduğu günden beri Filistin halkına kan kusturan insanların Türkler, İranlılar, Ruslar ve kimi Kafkas halkları olduğuna inanacak mıyız?
Bu ne büyük bir oyun, ne büyük bir zihin ve kamuoyu operasyonudur böyle? Kapalı kapılar ardında baş başa kaldığında bir İsrailli Yahudi’ye,  “Sende Türk kanı var, İran kanı var”  de bakalım sana ne cevap verecek!
Söyler misiniz Allah aşkına, normal bir insan durup dururken, “Benim kanıma başka kanlar karışmış mı?”  diye laboratuvara girer mi? Hele bunu  “dinini bile ırkı ile özdeşleştiren”  bir Yahudi niye yapar? Niye olacak, uyguladıkları soykırımın bumerang haline geldiğini anladıklarından ve bir taşla iki kuş vurmak istediklerinden...
Böylece diyorlar ki:
1) Biz zâten o toprakların çocuklarıyız!
2) Damarlarımızda aynı kanı taşıyoruz, bize düşmanlık kendinize düşmanlıktır!
Bu iddia kabul görürse içlerinden kıs kıs güleceklerine ve “zokayı yutturduk” diye ellerini ovuşturacaklarına emin olabilirsiniz.
İşin aslı bu ve İsrail(liler) bunu hep yapar.
Atatürk’ün İsrail’in kurulma ihtimaline karşı ne kadar tedirgin olduğu ve buna asla izin vermeyeceğini söylediğini bile bile, 2008’in Ekim ayında Ber Şeva şehrinde bir Atatürk büstü açılmıştı. Ber Şeva Belediye Başkanı Yakaov Terner,  “Bu Ber Şeva halkının Türk halkına bir armağanıdır”  diye de duygulu bir konuşma yapmıştı açılışta.
Törende İsrail Dışişleri yetkililerinin yanı sıra Türkiye’yi temsilen Namık Tan ve İngiliz yetkililer de vardı. Anıt, Ber Şeva’da şehit düşen Türk askerlerinin anısına yapılmıştı. Oysa Ber Şeva’da Türk askerlerini şehit edenler, ettirenler İngilizlerdi ve sebebi de İsrail’i o topraklarda devletleştirmek içindi.
Bugün de tutmuş biz genetik olarak araştırdık, İsrail’i kuranlar Türkler falan demeye başladılar. Belki hesaplarında İsrail’le kavgalı gibi görünen amma İsrail’i bölgede zincire vuran Suriye’ye savaş açan ve İsrail’in NATO’ya adım atmasının vizesini veren, İsrail için Türkiye’yi radarlar ve Patriotlarla dolduran  “Cesaret Ödülü”  sahiplerine arka çıkmak da var.
Velhasıl Siyonizm, çıkarı yoksa bir adım atmaz. Meselâ İsrail’i gerçekten sırf Türk ırkı kursa ve bu genetik olarak inkârı mümkün olmayan bir gerçek olsa, eğer bu gerçeğin Siyonizm’e ve İsrail’in geleceğine, Arz-ı Mevud hayallerine bir katkısı yoksa, öyle bir inkâra yönelirler ki, bırakınız İsrail’de, dünyada bile Türk ırkının genetik olarak var olmadığını “ispatlar”  ve bu yayınları yüz üniversitede makale olarak yayınlayıp okul kitaplarında ders olarak okutulmasını sağlarlar...
Lakin Türkiye’de İsrail’in bu değirmenine su taşıyan birileri sürekli çıkar. Bir dönem, 22 Temmuz seçimlerinde MHP’ye İstanbul milletvekili olarak dâhil olan (Ferit Melen’in oğlu) Prof. Dr. Mithat Melen de tutmuş Dünya Gazetesi’nde,  “Atatürkçü İsrail”  başlığı ile bir yazı yazmıştı...
Atatürkçülük ve İsrail! Varın gerisini siz hesap edin...

5 Kasım 2012 Pazartesi

İBN MEYMUN VE HAZARİK GÖZLERİ

İBN MEYMUNUN RESİMLERİNDE GENELLİKLE HAZARİK GÖZLER GÖRÜYORUZ, ÇAĞDAŞI HAZAR KRALI YUSUF OĞLU DAVİDİ  İSPANYAYA GÖNDERİYOR TEVRAT EĞİTİMİ İÇİN BU ARADA İBN MEYMUNDAN DA DERSLER ALIYOR, YANİ HAZARYA İLE İLETİŞİM MEVCUT ACABA???


İbn Meymūn (d. Kurtuba, Endülüs 30 Mart 1135 – ö. Fustat, Mısır 13 Aralık 1204) (İbranice: משֶׁה בֶּן מַימוֹן, Mōšệ ben Mạymôn; Arapça: أَبُو عِمْرَانِ مُوسَى بْنُ عُبَيْدِ ﭐللهِ مَيْمُونُ ﭐلْقُرْطُبِيُّ ﭐلإسْرَائِيلِيّ,‎ Ebū ʿİmrān Mūsà ibn ʿUbeydullāh ibn Meymūn el-Ḳurṭubī el-İsrāʾīlī. Ayrıca Yunanca: Mωυσής Μαϊμονίδης, Mōusḗs Maimonídēs; bunun Latince çeviriyazısı Moses Maimonides ve Orta Çağ Latincesinde Rabbi Moyses Ægyptius) Musevî filozof, hahambaşı, yasa koyucu, Talmud bilgini ve vezaret tabibi. Musevî bilginler arasında İkinci Musa lakabı ya da rütbesiyle adının baş harflerinden oluşan RaMBaM (רמב"ם : Rạbbī Mōšệ ben Mạymôn) adıyla bilinir. Orta Çağ'ın tartışmasız en önemli Yahudi düşünürüdür.[5]
En önemlileri 14 ciltlik bir Musevî Kanun'u külliyatı Mişna Tora ve önemli bir Orta Çağ felsefe metni olan Şaşkınlar Rehberi (Delāletü 'l-Ḥāʾirīn/Mōrè Nəḇūḵīm) olan muhtelif eserler vermiştir. Belki Raşi (Haham Trekaeli Šəlōmôh ben Yiṣḥāq) hariç hiçbir diğer Talmud sonrası hahamı, Museviliğin terakkisinde onun kadar belirleyici olmamıştır. Bu tesir, şu halk deyişinde hâlâ işitilebilir: "Musa'dan [peygamber] Musa'ya [ibn Meymun], başka Musa zuhur etmemiş" (bknz. Tesniye, XXXIV, 10). Felsefe tarihine etkisi de eş derecede önemlidir. Spinoza dahil halefi birçok Musevî düşünür ve Akinolu Thomas gibi Hıristiyan düşünürler felsefesinden yararlanmıştır.

Hayatı [değiştir]

Hamursuz Bayramı arifesinde, İbn Rüşd'ün de doğum yeri olan Kurtuba'da doğdu. O dönemler, Batı dünyasının en önemli entelektüel merkezlerinden biri olan bu kentte ilk eğitimini riyazi, gökbilimci, Talmud şarihi, Efsārü 'l-Ḫamse ve merasim kaideleri âlimi olan babası Haham Meymun ibn Yusuf'tan aldı. İbn Meymun, sağlam bir hahamlık eğitiminin yanında, zamanında İslam Altın Çağı Endülüs ve Mağrib'inde rahatça erişilen Yunan ve Arap bilimlerinin zenginliğinden de istifade etti. Kurtuba'nın 1148'de Fas'tan gelen ateşli Muvahhidûn'un eline düşmesinin neticesinde Musevilik ve Hıristiyanlık yasaklanınca, İber yarımadasında 12 sene kadar dolaştıktan sonra Meymun ailesi Fas şehrine yerleşti. Fakat Endülüs'te olduğu gibi Fas'ta da infaz devam ettiği için, aile ancak dostları şair ve İslam ilahiyatçısı Ebū 'l-ʿArab ibn Me'īşe'nin iyi niyetli yardımlarıyla kaçabildi. 18 Nisan 1165'te Filistin'e gitmek üzere Fas'tan ayrıldılar. Akkâ'ya varıp Kudüs ve El-Halil'e hacca gittiler, yalnız Museviliğin Kutsal Topraklarda aldığı şekilden düşkırıklığına uğrayıp Mısır'da, Kahire'nin "iki sebt günü" güneyindeki Fustat kentine yerleştiler. Baba Meymun ibn Yusuf, 1166 yılında bu kentte öldü. Musa'nın sarraflık yaparak aileyi destekleyen erkek kardeşi Davud da Doğu Hint Adaları'na yaptığı bir seyahat esnasında boğularak öldü. Böylece ailenin mali kaynaklarıyla Davud'a teslim edilmiş olan ticari meval beraber yitti. Bir süre bu facianın tesirinden kurtulamayan Musa, ardından tıp alanındaki çalışmalarına geri dönerek Salahaddin Eyyubî'in veziri olan El-Ḳaḍī el-Fāẓıl'ın şahsî tabipliğine kadar yükseldi. El-Ḳıftī'nin aktardığında göre, "Askalân'da Frenklerin Kralı" Arslan Yürekli Rişar'ın teklif ettiği benzer bir makamı geri çevirdi. Meymun ailesini Fas'ta kurtardıktan yaklaşık 20 sene sonra, Ebū 'l-ʿArab ibn Me'īşe, Mısır'da hür bir Musevî olarak yaşamını sürdüren Musa'yla tekrar karşılaşınca onu İslam'dan sapmakla suçlayıp yetkili mercilere şikâyet etti. Bundan da Meymun ailesinin Mısır'da Müslümanmış gibi yaşamak zorunda kaldıklarını anlıyoruz. Fakat suçlamaları merciler tarafından geri çevirildi ve İbn Meymun'a Mısır'daki bütün Musevî cemaatlerinin önderliği anlamına gelen Nāgîd makamı bahşedildi. İbn Meymun, son rahatsızlanmasına kadar hem tabip, hem de Nāgîd sıfatıyla faaldi. Vefatıyla Fustat'ta gerek Musevî gerek Müslümanların katılımıyla üç gün umumî yas tutuldu; Kudüs'te cenaze merasimi ve umumi oruç tutuldu; büyük hahamın naaşı Celile'nin Taberiyye kaziyesinde defnedildi.

Felsefesi [değiştir]

Museviliği Aristoteles felsefesiyle uyumlu hale getirmeye çalışmış olan İbn Meymun, metafiziğin en yüksek insanî faaliyet türü olduğunu, fakat bunun herkese açık olmadığını söylemiştir. Tanrı'nın ve dünyanın doğasına ilişkin sağlam ve gerçek bir kavrayışa, yalnızca felsefenin erişebileceğini öne süren İbn Meymun, Tanrı'nın varoluşunu tümüyle Aristoteles'in koyduğu ilkelere dayanarak kanıtlamıştır.

Eserleri [değiştir]

"Kitab Tedbir el-Sıhhat" (Sağlığın Korunması Kitabı)